Bilgelik Evi, 30 Nisan-4 Haziran 2017

23/3/2017 / skopduyuru

Makam ve mercileri, ne kadar taçlandırılmış ve kürklere bezenmiş olurlarsa olsunlar, kütüphanelerimize kabul etmek ve bizlere nasıl okuyacağımızı, ne okuyacağımızı, okuduğumuza ne değer vereceğimizi söylemelerine izin vermek, bu sığınaklarımızın nefesi olan özgürlük ruhunu yok etmektir. Geri kalan her yerde geleneklere ve yasalara boyun eğebiliriz; burada ise asla.” Virginia Woolf, “Kitap Nasıl Okunmalı?”, 1925

 

Ali Yass, "Destination II", 2016. Çin el yapımı kitap üzerine mürekkep.

 

Yüzyıllardır kütüphaneler, kaos ile düzen arasındaki gerilimde yer alan, hayata ve uzaya dair bilgileri düzenlemek, okumak ve yorumlamak için var olan mekânlar olarak algılanıyor ve zaman zaman politik önemleri göz ardı edilebiliyor. Kütüphaneler aynı zamanda araştırma, öğrenme ve paylaşma merkezleri olarak da biliniyor. Bu sebeple de halk kütüphaneleri, politik güç ve kültürel kimliğin inşası için önemli hale geliyor.

Halk kütüphaneleri, bilgiye ve kültürel mirasa özgür erişimin merkezleri olarak özgürlük için verilen politik mücadelelerde de önemli rol oynuyorlar. Kamusal alan olan bu kütüphaneler, bireylerin biraraya gelerek fikir paylaşımlarında bulunabileceği mekânlar olmasıyla da öne çıkıyor. İster istemez konuşma ve ifade özgürlüğü gibi konuları akla getiren bu kütüphaneler; İstanbul’da Gezi Parkı protestoları sırasında kurulan kütüphane ve iç savaşın devam ettiği Suriye’de geçen sene Darayya şehrinde kurulan “Gizli Kütüphane” örneklerinde de görüldüğü gibi toplumsal direniş, özgürlük ve eylem hareketlerinde de ayrı bir önem kazanıyor.

Biz de bu kütüphanelerin gücünden ve Foucault’nun arşivleri “ifadeleri oluşturan ve dönüştüren” sistemler olarak tanımlamasından yola çıkarak, Türkiye’nin içerisinde ve dışarısında son dönemde şiddetini artarak deneyimlediğimiz bilgi sansürüne ve güncel sosyo-politik duruma ışık tutmak amacıyla, Berlin’de, sanatçı ve araştırmacılarla kendi arşiv-kütüphanemizi inşa ediyoruz. Varlıkları tehdit altında olan kitaplara felsefi, sosyolojik ve politik açılardan tekrar bakabilmeyi hedefleyen “Bilgelik Evi” sergisiyle şunu soruyoruz: Arşivi yeniden, beraber düşünmenin sonuçları neler olabilir?

 

Didem Erk, “Siyah İplik, (Felsefenin Temel İlkeleri, George Politzer)”, yerleştirme, 2017

 

* Bilgelik Evi 8. yüzyılın başlarında Bağdat şehrinde farklı coğrafyalardan toplanmış, çeşitli dillerde felsefe, sanat, bilim ve tarih alanlarında yazılmış binlerce kitabın bulunduğu bir kütüphane olarak kurulmuştur. Her gün çatısı altında Arapça, Farsça, Latince, Grekçe ve İbranice’den dönemin en önemli felsefe ve bilim kitapları çevrilmiş, ve bu sayede Bilgelik Evi farklı coğrafyalardan yüzyıllar boyunca izlenen bir araştırma merkezi haline gelmiştir.

 

Sanatçılar: Mohamed Abdelkarim, Burak Arıkan, Mahmood Bakhshi, Yael Bartana, Mehtap Baydu, Kürşat Bayhan, Ekin Bernay, Burçak Bingöl, Nicky Broekhuysen, Hera Büyüktaşçıyan, İstanbul Queer Art Collective, Cansu Çakar, Ramesch Daha, Işıl Eğrikavuk, Didem Erk, Viron Erol Vert, Deniz Gül, Beril Gür, Lawrence Abu Hamdan, Ali Kazma, Yazan Khalili, Göksu Kunak, Mona R. Kriegler, Fehras Publishing Practises, Elham Rokni, Natascha Sadr Haghighian & Ashkan Sepahvand, Sümer Sayın, Erinç Seymen, Bahia Shehab, Walid Siti, Ali Taptık, Erdem Taşdelen, Özge Topçu, Ali Yass, Eşref Yıldırım, Ala Younis.

 

Sergi Tarihleri: 30 Nisan-4 Haziran 2016, her Pazar, 13.00-16.00

Açılış: 30 Nisan, Cumartesi, 16:00 – 18:00 Dzialdov, Maybachufer, 12047 Berlin

Kütüphane: Stadt-Bibliothek Else-Ury, Performans, Ayrıntılar Duyurulacak