/ 1968 – 50. Yıl / 1968 Paris Halk Atölyesi

École des Beaux Arts’daki Boykotçuların Genel Kurulu

14 Mayıs 1968’de birkaç öğrenci litografi atölyesinde buluştu ve doğrudan eylem kararı alarak ilk afişi üretti.

 


 

16 Mayıs’ta, o sabah alınan kararla kurulan bir Reform Komitesi’nin toplantısı sırasında, katılımcılarından bazıları  –hem öğrenciler hem de dışarıdan gelen ressamlar– bir gün önce oluşturdukları mücadele programını eyleme dönüştürebilmek için atölyeleri işgal etmeye karar verdiler. Girişe ATELIER POPULAIRE OUI ATELIER BOURGEOIS NON [Halk Atölyesine Evet Burjuva Atölyesine Hayır] yazılı bir yafta astılar. Aşağıdaki metin, Halk Atölyesi’nin 1969’da yayınladığı Devrim’den Afişler kitabında yayınlandı.

 

                                                                      *

“Halk Atölyesine Evet, Burjuva Atölyesine Hayır” sloganı doğrultusunda çalışmaya giriştik. Bir yandan afişler üretmeye başladık, bir yandan da hazırladığımız bir bildiriyle Reform Komitesi’ne karşı konumumuzu belirledik. (Bildiri birkaç gün sonra, 21 Mayıs’ta basılıp dağıtıldı):

 

ATELİER POPULAİRE OUI ATELİER BOURGEOIS NON

Eğer atölyelerin girişine yazdığımız sözcüklere dikkat kesilip anlamlarını idrak edecek olursak, onlar bize gelecekteki eylemlerimizin ana hatlarını gösterecek. Bu sözcükler reformdan, yani var olanın iyileştirilmesinden bahsetmiyor. “İyileştirme” ana ilkelerin değişmeyeceğini, dolayısıyla zaten doğru olduklarını ima ediyor. Biz bugünün kurulu düzenine karşıyız. Kurulu düzen ne? Burjuva sanatı ve burjuva kültürü. Burjuva kültürü ne? Yönetici sınıfın baskı gücünü kullanarak sanatçılara ayrıcalıklı bir statü bahşetmesi ve böylece onları öteki işçilerden ayırt ederek yalıtması. Ayrıcalık, sanatçıyı görünmez bir hapishaneye kapatır. Kültürün harekete geçirdiği bu yalıtma ameliyesinin gerisindeki ana kavramlar şunlardır:

 sanatın “özerkliğini kazandığı” düşüncesi (Malraux bakınız Grenoble Olimpiyat Oyunları sırasında yaptığı konuşma).

 “yaratıcılık özgürlüğünün” savunulması: kültür sayesinde sanatçı özgürlük yanılsaması içinde yaşar.

1. Sanatçı ne yapmak isterse yapar, her şeyin mümkün olduğuna inanır, sorumluluğu yalnızca kendisine ya da Sanat’adır.

2. Sanatçı “yaratıcıdır”; yani bir sürü şeyin içinden, tarihsel gerçekliğin dışındaki değerini hep koruyacak, benzersiz bir şey icat eder. O, tarihsel gerçeklikle haşır neşir bir işçi değildir. Yaratıcılık fikri, yapıtına gerçekdışı bir nitelik kazandırır.

Sanatçıya bu ayrıcalıklı statüyü bahşeden kültür, ona burjuva toplumunun işleyişinde bir emniyet subabı görevi verir ve onu hiçbir şeye zararı dokunmayacak bir konuma yerleştirir. Hepimiz aynı durumdayız. Hepimiz burjuva sanatçılarız. Başka türlü olması mümkün mü? Tam da bu nedenle, Atelier Populaire dediğimiz zaman söz konusu olan iyileştirme değil, radikal bir yön değiştirme. Toplum içindeki konumumuzu dönüştürme kararlılığında olduğumuz anlamını taşıyor. Şunu açıkça belirtmek gerekir ki, sanatçıları başka kategorideki işçilerle –yani içinde yaşadığımız dünyanın tarihsel gerçekliğiyle– yakın bağlar kurmaya yöneltecek olan, sanatçıların modern tekniklerle daha fazla haşır neşir olmaları değil, gözlerini öteki işçilerin yaşadıkları sorunlara açık tutmaları olacak. Hiçbir öğretmen bizim bu gerçekliğe daha fazla aşina olmamıza yardım edemez. Her birimiz bunu kendi kendimize öğretmek zorundayız. Bu, nesnel, dolayısıyla makul kabul edilebilir bilginin var olmadığı anlamına gelmediği gibi, yaşını başını almış sanatçılarla öğretmenlerin işe yaramayacağı anlamını da taşımaz. Yeter ki toplumdaki konumları konusunda dönüşüme razı olsunlar ve kendi kendini eğitme seferberliğine katılsınlar. Burjuvazinin eğitim alanındaki hâkimiyetine meydan okunmasıyla birlikte, halkın eğitme gücünün yolu açılmış olacak. O zaman Fransa’da on milyon grevci olacak. Atelier Populaire’de çalışanlar, işgal edilen fabrikalara, atölyelere ve inşaat alanlarına giderek, grevdeki işçilerden öncüsü oldukları mücadelenin artçıları olmayı öğreniyorlar. Bu, uzmanlara göre bir iş değil. Afiş üretimine katkıda bulunmak için hevesle gelenlerin sayısı arttıkça arttı. Onlar işçiler ve öğrenciler; gerek Fransızlar gerek yabancılar. İşçiler slogan önerileriyle geliyorlar, sanatçılarla ve öğrencilerle tartışıyorlar, üretilmiş afişleri eleştiriyorlar ya da onların dağıtımını yapmaya girişiyorlar. Atölyeye girişte şöyle bir uyarı var: Atelier Populaire’de çalışmak demek, halk karşıtı Gaulist hükümete meydan okuyarak fabrikalarını işgal eden grevdeki işçilerin müthiş hareketine somut destek vermek demek. Atölyenin her bir üyesi, tüm becerilerini işçi mücadelesinin hizmetine sunmakla, aslında kendisi için de bir şeyler yapmış olur çünkü ürettikleri aracılığıyla halkın eğitme gücüyle temas kurar. Radikal öğrenciler ve sanatçılar, işçilerle ittifakları sayesinde bakış açılarını yeniden değerlendirirler. Eylem ve eleştiri yoluyla, bilinçli olsa da olmasa da, hep öne çıkmakta olan bireyci burjuva yaratıcılık pratiklerine karşı savaşırlar. İş nasıl yürür? Günün olaylarına dair politik analizlerin ya da fabrika kapılarında yapılan tartışmaların ardından, ortak çalışmayla afiş projeleri geliştirilir. Akşam bunlar demokratik olarak Genel Kurul’a sunulur. Değerlendirme ölçütleri:

– Politik fikir sağlam mı?

– Afiş bu fikri iyi yansıtabiliyor mu?

Mücadele bugün de devam ediyor bizim için: Mayıs hareketi tükenmiş değil. On milyonun üstünde işçinin kitlesel grev hareketi bastırılamadı. Bitmek bir yana, daha yeni başlıyor. Her şey şunu gösteriyor: mücadele yöntemleri canlandı (sınırsız grevler; fabrikaların, inşaat alanlarının, depoların, ofislerin işgali); grevciler güçlerinin farkındalar. Grevciler ile toplumun öteki çalışanları, özellikle kırsal bölgedekiler arasında bir dayanışma var. Ve nihayet, bugün binlerce genç işçi kadrolara yerleşiyor. Bu kazanımlar geri döndürülemez. Gaulistlerin başarısı sonrasında şantaj ve demogoji sonuç getirdi. Korku partisi tüm oylarını topladı. Ancak binlerce kişi de çekimser kaldı. Teslim olmalarını sağladıktan sonra, onlara ait olmayan bir savaş alanına –milletvekili seçimlerine– kendilerini sürükleyen solcu politikacılara oy vermeyeceklerdi. Uzayıp gidecek bir mücadele safhasına eriştik. Seçimler sonrasında kavga, yeni savaş alanı olan iş yerlerinde devam edecek. Mayıs hareketi zirvesindeyken olduğu gibi, bugün de yanıtı bulunması gereken sorun, HALKIN GÜCÜ. Atelier Populaire parlamento tuzağına düşmemeli. Biz, işçilerin savaş alanlarını kendimizinkiler olarak benimsedik. Dolayısıyla vazifemiz:

– Bugün Gaulizm kisvesinde envai çeşit biçime bürünen (işveren ve polis tarafından uygulanan baskılar) kapitalist zulmü ifşa etmek.

– Mücadeleyi sürdürme çabasında işçilerin yanında yer almak.

Ürettiklerimizle, onların fabrikalarda, inşaat alanlarında, depolarda, ofislerde zafere  ulaşmalarına katkıda bulunacağız. Zafer, gücü ele geçirmek için parlamentoda mücadele etmeyi seçen PCF (Fransız Komünist Partisi) ile CGT’nin (Genel İşçi Federasyonu) federal önderlerinin tercih ettiği sınıflar arası işbirliğinin değil, sınıf savaşının olacak. Yapmayı seçtiğimiz afişlerle, devrim mahiyetindeki mücadeleleri destekleyeceğiz. Bunlar, gücü halka iade edecek ve burjuvazinin kendi çıkarlarını korumasına hizmet eden parlamenter sistemin devrilmesiyle sosyalizme evrilecek mücadelelerdir. Burjuvaziye karşı savaşan militan işçilerin etrafında birleşen tüm işçilerin birliğini destekleyeceğiz. Kültür, sınıf mücadelesinin doğrudan tezahürüdür. Atelier Populaire’in işini sanatsal etkinliklerle sürdürme niyetinin nedeni budur. (Bugün afişler ve kukla tiyatrosu; yarın resim, heykel, filmler, şarkılar...).

Burjuva sınıfı tarafından yaratılan ve ona hizmet eden burjuva kültürünü hor görüyoruz. Savunduğu ve yaydığı değerler sistemi sanki mutlak bir biçimde yerleşmiş. Fakat gerçekte, takındığı bu evrensellik maskesi, arkasında durduğu değerler sistemi, toplumda kapitalist yapıları savunmanın ve güçlendirmenin en iyi yolu. Burjuva kültürü, yönetici sınıfın halkın çıkarlarına karşı kurduğu zulüm ve baskı sisteminin ayrılmaz bir parçası. Mücadeleyi yalnızca kültür düzleminde yürütme çabaları, farklı farklı yollar kullanılsa da, eşit derecede aldatıcıdır. İnsanın kabul etmediği bir toplumu, kendisini onun dışında konumlandırarak reddedebileceğine inanması, pasif bir konuma çekiliş, giderek örtük bir razı oluş anlamına gelir. Kültürel sisteme kendi içinden meydan okumak, sanata meydan okumaktan, hızla meydan okuma sanatına dönüşür ki, bu burjuva sanatının farklı bir formundan başka bir şey değildir; ötekiler kadar halktan kopuktur ve halk mücadelesine hiçbir katkısı yoktur. Bu birbirinden farklı yaklaşımlar uzun vadede burjuva kültür sistemi için gerekçe oluşturur ve halkın dikkatini gerçek mücadeleden uzaklaştırır. Kültürel bir meydan okumanın gerçekten etkili olabilmesi için siyasallaşması ve işçilerin hizmetine sunulması gerekir. Belirttiğimiz gibi, parlamenter sistem içinde halkın güce erişmesi mümkün değildir. Benzer şekilde, eğer burjuva kültürünün yayılmasına izin verirsek, halkın kültürünün gelişmesine katkıda bulunmuş olmayacağımız konusunda ısrarlıyız. Dolayısıyla, Malraux ile Maison de la Culture’ün önerdikleri kültürel “katılım” sistemini bir tür “kültürel faşizm” olarak niteleyip topa tutmaktan başka çaremiz yok. Hakiki bir popüler kültürün oluşumu için çabalamalıyız, yani halkın hizmetindeki halkın kültürünün. Baskın burjuva kültürüne karşı, daha çok halk atölyesi kurmalıyız.

Kuşkusuz giderek daha çok afiş basılıyor. Halbuki asıl görevimiz bütün ülkeye tek bir merkezî noktadan afiş yağdırmak değil. İşçiler nerede mücadele ediyorsa orada halk atölyeleri açılmasını teşvik etmeliyiz. Böylece ürettiğimiz afişleri esinlendiren politik analizler ve afişlerin dağıtımı, halkın siyasal mücadelesiyle bağını korumuş olur.

 

   

 

Organizasyon ve Yöntem

Bizim söyleyecek sözümüz, sizin kendi inisiyatifinizi kullanarak yeni eylem biçimleri icat etmeniz yanında önemsiz kalır. Atelier Populaire, afişlerin tasarlandığı bir atölye ile üretildikleri birkaç atölyeden oluşuyor. Serigrafi, litografi, şablon baskısı (stenciling), karanlık oda, vs... Atelier Populaire’e katkıda bulunan tüm militanlar –işçiler, öğrenciler, sanatçılar vs.– her gün Genel Kurul’da biraraya gelirler. Bu kurulun görevi sadece afiş tasarımları ya da sloganları arasında seçim yapmaktan ibaret değildir; burada güncel siyasal sorunlar tartışılır. Atelier Populaire’in siyasal hareket tarzı bu toplantılarda belirlenir. Mümkün olduğu kadar fazla işçinin katılımının sağlanması elzemdir. Genel Kurul’da benimsenen oylama yöntemi, doğrudan demokrasinin gündelik uygulamalarında keşfedeceğiniz gibidir. Herkes, başka herkesten gelecek eleştirileri kabullenir; kaale alır ve işleri üzerinde gereken değişiklikleri yapar. Deneyim bize kaçınılması gereken bazı tehlikeler olduğunu öğretti:

– Gündelik üretimin düzenlenmesindeki yetersizlikler dolayısıyla, beyhude tartışmalarla zaman kaybedilmesi.

– Muğlak ve sayıca fazla slogan kullanılması.

– Apar topar ortaya konmuş projelerin oylanması.

Varılan sonuç, dağılan çabaların etkinliğini yitirmesi ve seferberlik ruhunu akamete uğratması. Bir geçici komite kurulmasının etkili bir çözüm yolu olacağını düşündük; komitenin görevi, Genel Kurul’a bir dizi tema ve hassaslıkla belirlenmiş slogan sunmak ve çalışma gruplarını harekete geçirmek olacaktı. Böylece olmadık projeler için gereksiz zaman harcanmasının önüne geçilecekti. Açık ki bu durum, yeni yoldaşların geçmişte seçilmeden kalmış sloganlar üzerinde çalışmasını engellemeyecekti. Her türlü otorite geçici mahiyettedir ve gerektiğinde ya da katılımcılar istediğinde değiştirilir. Afişler ve sloganlar için fikir bulmak ve tartışmak, Atelier Populaire’in siyasal duruşunu geliştirmesine yardımcı oluyor. Bu çalışmalar etkinliğimizin baş nedeni. Sloganlar nasıl ortaya çıkıyor? Nereden geliyor? Esin kaynağı, ister grevde olsunlar ister olmasınlar, işçilerin mücadelesi. Hiçbir zaman onların gerçek gereksinimlerini ve mücadelelerinin hakikatini gözden kaçırmamalıyız. Böyle olduğu sürece, çarpıcı etkisiyle hedefleri vuracak sloganlar mutlaka ortaya çıkacak. Böyle olduğu sürece, halkın mücadelesine etkili bir biçimde destek olacak afişler üretilecek. Dışarıdan afiş talepleri geldiğinde, onlara özgü mücadele alanı eğer topyekûn mücadelenin gereklerine uygun ise, dikkate alıyoruz. Deneyim bize muğlaklığın tehlikelerini öğretti; bir de sloganların tasarımın ayrılmaz bir parçası olduğunu. Samimiyet, fantezi ve hayal gücü, ancak sloganın gerçekleştirdiği saldırıya bir yorum getirip güçlendirdiklerinde etkili olurlar.

 

Atelier Populaire’in ürettiği afişlerden bazı örnekler:

 

   

 

  

 

  

 

   

 

  

 

Mayıs 1968-2018