Adalet mi, Düzen mi? Whitney Müzesi Yönetimi, Silah Şirketleriyle Bağlantısını Protesto Eden Çalışanlarına Cevap Verdi

4/12/2018 / skopbülten

25 Kasım günü ABD Gümrük ve Sınır Koruma Birimi görevlileri, Tijuana ile San Diego arasındaki ABD-Meksika sınırından California’ya geçmek isteyen ve aralarında çocukların da olduğu yüzlerce Orta Amerikalı sığınmacıya göz yaşartıcı gaz ve sis bombasıyla saldırdı. Sahada bulunan birçok muhabir, sığınmacılara karşı kullanılan, üzerlerinde “Safariland” ve “Defense Technology” markalarının yazılı olduğu kimyasal silah kapsüllerinin fotoğraflarını paylaştı – her ikisi de, silah ticareti devlerinden Warren B. Kanders’a ait şirketler.

Sante Fe Reporter gazetesi muhabirlerinden Aaron Cantú, olayın ertesi günü twitter hesabından paylaştığı bir fotoğrafla, Warren B. Kanders’ın aynı zamanda Whitney Müzesi mütevelli heyetinde başkan yardımcısı olduğunu yazdı. Cantú’nun paylaşımı üzerine Hyperallergic’te de Kanders’ın silah şirketleri ve Whitney Müzesi’yle bağını konu alan bir makale yayınlanınca, haber geniş kesimlere yayıldı.   

 

 

Bunun üzerine Whitney Müzesi çalışanları arasından 100 kişilik bir grup, Müze yönetimine hitaben bir açık mektup yayınladı:

 

            Whitney Müzesi Yönetimine,

ABD sınırındaki sığınmacılara saldırmak için kullanılan göz yaşartıcı gazın, Whitney mütevelli heyeti başkan yardımcısı Warren Kanders’a ait Safariland şirketinden alındığını öğrendikten sonra hissettiğimiz öfke, ve Whitney’nin bu konudaki sessizliğinin yarattığı hayal kırıklığı ve kafa karışıklığıyla yazıyoruz bu mektubu. Müze yönetiminin ve mütevelli heyetindekilerin bu durumdan zaten haberdar olduğu anlaşılıyor, ama çoğumuz bu bağlantıyı 27 Kasım 2018 günü Hyperallergic’te yayınlanan yazı sayesinde öğrendik.

[…] 29 Kasım sabahı itibariyle, Hyperallergic yazısıyla ilgili olarak hâlâ bizlere resmî bir açıklama yapılmış değil. Aramızdan bir gruba, Whitney’nin ilkeleri gereği, mütevelli heyetindekilerin kişisel işleri hakkında yorum yapmadığı bildirildi; ancak söz konusu mesele Kanders’ın kişisel işi değil, kamusal bilgidir. […]

Çoğumuz daha adil ve kapsayıcı bir kurum yaratmak için çalışıyoruz. Mevcut göçmen politikalarından olumsuz etkilenen gençleri ve aileleri hedef alan programlar oluşturuyoruz. Kanders’ın ticari faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olduktan sonra, bu çalışmaları yürüten kişiler olarak bulunduğumuz konumdan rahatsız olduk. Bir yandan bu misyona aykırı faaliyetler sürdüren kişilerden fon almayı kabul edip, bir yandan da bu insanlara hizmet verme iddiasında bulunamayız. Gururla sahiplendiğimiz çalışmalar, bu tür bağlantıları aklayamaz.

[…] Halihazırda Müze yönetiminden taleplerimiz şunlardır:

• Yönetimin bu konudaki kaygılarımızı mütevelli heyetine aktarması ve heyetin Warren Kanders’dan istifasını rica etmesi,

• Whitney’nin Hyperallergic’te yayınlanan yazıyla ilgili bir basın açıklaması yapması,

• Bu konuyu ve müze politikalarını tartışmak üzere tüm çalışanların katılacağı, Müze çapında bir forum düzenlenmesi,

• Mütevelli katılımı konusunda net bir politikanın geliştirilmesi ve dağıtıma konması.

 

Whitney yönetimi nihayet 3 Aralık günü müze çalışanları ile mütevellilerine hitaben bir bildiri yayınladı. Yönetici Adam Weinberg tarafından kaleme alınan metin, uzun uzun milliyetçiliği, ırkçılığı, yabancı düşmanlığını ve homofobiyi kınayıp Whitney’nin ilerici misyonundan ve düzenlediği sergilerin öneminden bahsettikten sonra, örtmece bir dille de olsa, asıl konuya geliyor:

 

Bizler Whitney’de eşsiz ve canlı bir kültür yarattık – ama aynı zamanda çok değerli ve kırılgan bir kültür. Bu “alan” yönetici olarak benim belirlediğim bir şey değil, her düzeyde ve birçok bakımdan karşılıklı rıza ve ortak bağlılıkla oluşturduğumuz bir şey. Whitney camiasının üyeleri olarak her birimizin can alıcı ve birbirini tamamlayan görevleri var: mütevelliler personel alımıyla, sergi seçimiyle, program düzenlenmesiyle veya eser alımıyla ilgilenmez; personel de mütevelli heyeti üyelerini atamaz veya görevden almaz. Her bakımdan sıradışı olan ve büyük beklentiler uyandıran çalışma ortamımızı kolektif biçimde korumamız gerekiyor. Kültürümüz içinde derin çelişkilerle uğraşsak da, toplum yasalarına uygun davranmak ve Müzemizin “kuralları”na uymak zorundayız – karşılıklı saygı, tarafsızlık, hoşgörü ve ifade özgürlüğü, ve şahsım adına ekleyecek olursam, nezaketten ödün vermemek. Yıkmak kolaydır, asıl zor olan inşa etmek ve korumaktır.

 

Müze çalışanlarının yeni haberdar oldukları bağlantılar karşısındaki öfkesi ve dile getirdikleri talepler, Whitney’deki ortamın hiç de “karşılıklı rıza”yla oluşturulmuş olmadığını gösteriyor. Mütevellilerin sergi seçimleriyle ilgilenmediği de doğru değil; mütevelli heyeti üyelerinin siyasi veya ticari bağlantıları yüzünden geçmişte de günümüzde de birçok sansür (veya oto-sansür) olayının yaşandığı biliniyor.

Müze çalışanları, yönetimden gelecek cevabı az çok tahmin etmiş olacaklar ki, yazdıkları mektupta Martin Luther King’in şu sözlerine yer vermişlerdi:

 

Esefle şöyle bir sonuca vardım ki, Zencilerin özgürlük yolunda karşılarına çıkan en büyük engel, Beyaz Yurttaş Konseyi üyeleri ya da Ku Klux Klan taraftarları değil, adaletten çok düzene bağlılık gösteren; adaletin varlığına dayanan pozitif özgürlük yerine gerilimin yokluğuna dayanan negatif özgürlüğü tercih eden beyaz ılımlılardır. [DY]

 

Whitney Museum Staffers Demand Answers After Vice Chair’s Relationship to Tear Gas Manufacturer Is Revealed

Whitney Museum Director Pens Letter After Vice Chair’s Relationship to Weapons Manufacturer Is Publicized

müze, sanat ve direniş