Cinsiyetlerimiz ve Ulusal Kökenlerimiz, Pazarlama ve Halkla İlişkiler Malzemesi Değildir

Berlin Devlet Müzeleri bünyesindeki Nationalgalerie, iki yılda bir, Almanya’da yaşayan ve çalışmalarını sürdüren 40 yaşın altındaki sanatçılara ödül veriyor. 2000 yılında verilmeye başlanan ve BMW’nin ana sponsoru olduğu Preis der Nationalgalerie için ön elemeyle seçilen ilk dört adayın eserleri, Hamburger Bahnhof’ta sergileniyor. Bu dört aday arasından ikinci elemeyle seçilerek ödülü alan sanatçı, Nationalgalerie’ye ait mekânlardan birinde kişisel sergi açıyor; 2013 yılından beri para ödülü verilmiyor.

2017 yılında Preis der Nationalgalerie için seçilen dört aday, Sol Calero (d. 1982, Karakas), Iman Issa (d. 1979, Kahire), Jumana Manna (d. 1987, Princeton) ve Agnieszka Polska (d. 1985, Lublin) oldu; ödül Agnieszka Polska’ya verildi. Aşağıda, bu dört sanatçının ödülle ilgili eleştirilerini kamuoyuna açıkladıkları 9 Kasım 2017 tarihli bildiriyi sunuyoruz.

 

Soldan sağa: Jumana Manna, Sol Calero, Iman Issa, Agnieszka Polska. Foto: David von Becker 

 

Preis der Nationalgalerie için ön elemeyle seçilen dört aday olarak, bu süreçte yaşadıklarımızla ilgili ortak bir bildiri yayınlamaya karar verdik. Bildirimizin amacı, Ödül’le ilgili üç soruna ışık tutmak ve bunların değişmesi yolunda önerilerde bulunmak. Bizce bu sorunlar, sanat alanında gittikçe daha çok hissedilen geniş çaplı eğilimlerin işareti, bu nedenle de kamuyla paylaşılmaları elzem.

 

I.

Berlin’deki Hamburger Bahnhof-Museum für Gegenwart’ın ev sahipliği ettiği ve BMW’nin ana sponsoru olduğu Preis der Nationalgalerie, Berlin Devlet Müzeleri bünyesindeki Nationalgalerie ile Freunde der Nationalgalerie’nin [Nationalgalerie Dostları Vakfı] ortaklığıyla gerçekleştiriliyor. Ödülün amacının, iddia edildiği gibi, Almanya’da yürütülen önemli sanatsal faaliyetleri desteklemek olduğunu varsayıyoruz.

Ancak, iddia edilen bu amaca karşılık, basın bültenlerinde ve kamuya yapılan açıklamalarda, mütemadiyen, eserlerimizin içeriğinden ziyade toplumsal cinsiyetimizin ve ulusal kökenlerimizin öne çıkarılması bizi rahatsız etti. Daha eşitlikçi bir dünyada yaşıyor olsak, cinsiyetimiz veya nerede doğduğumuz kimsenin dikkatini dahi çekmezdi, burası açık. Bunların sürekli vurgulanması, olsa olsa, böylesi eşitlikçi bir dünyanın ne kadar uzağında olduğumuza işaret ediyor olabilir. Dahası, çeşitliliğin bir halkla ilişkiler aracı olarak kullanılıp kendini övme malzemesi haline gelmesi, sanat alanının her düzeyinde devam eden vahim eşitsizliklerin üzerini örtme tehlikesi taşıyor.

Şunun altını çizmek isteriz ki, toplumsal cinsiyet, ırk ve deneyim konusunda çeşitlilik ilkesi, gündeme oturan büyük etkinlikler vesilesiyle ara sıra yüceltilmek yerine, kurumların ve organizasyonların en gündelik faaliyetlerine işlemiş olmalıdır.

 

Sol Calero, “Amazonas Shopping Center”, 2017, yerleştirmeden görüntü 

 

II.

Preis der Nationalgalerie için düzenlenen tören, sanatçıları ve eserlerini daha yakından tanıma fırsatı sunmaktansa, sponsorları ve kurumları yüceltmeye hasredilmiş bir etkinlikti. Ödülün sahibi, büyük merakla beklenen bir sırrın ifşa edildiği törenlerde olduğu gibi, epeyce konuşma ve performansın ardından açıklandı. Halbuki, ödülün sahibi törenden önce açıklanmış olsa, sanatçının konuşması için de fırsat verilmiş olur, çalışmaları hakkında daha fazla bilgi sunulabilirdi.

Şirketler dünyası ve eğlence sektörü için uygun olabilecek bazı uygulamalar, sanat alanına taşındığında gayet yakışıksız olabiliyor. Ödül, aslında birbirleriyle hiç de rekabet içinde olmayan insanlar arasındaki bir yarış gibi düzenlenmek zorunda değil. Ödülü bu şekilde düzenlemek, sanatçılar arasındaki dayanışmanın, ortaklaşma ve karşılıklı desteğin önünü kesiyor.

 

Agnieszka Polska, “What the Sun Has Seen (Version II)”, 2017, yerleştirmeden görüntü 

 

III.

Bizce bütün sergilerde, bu ödüle aday gösterilen sanatçıların sergileri de dahil olmak üzere, sanatçılara ücret verilmelidir. Ayrıca, sanatçı konuşmaları, paneller ve kamuya açık tartışmalar da ücretli olmalıdır. Sanatçıların bu ödülün saygınlığında büyük payı var; dolayısıyla, her türlü emekte olduğu gibi, harcadıkları emeğin karşılığı belirli bir oranda verilmelidir.

Preis der Nationalgalerie’nin parasal bir değeri olmaması, aday olan sanatçıların sergi ve konuşmalarının ücret içermemesi, sanatçılara verilen tek ödülün görünürlük kazanma vaadi olması demek. Burada açıkça dile getirilmeyen bir varsayım söz konusu: Katılan sanatçıların, sırf ödüle aday gösterilmek veya ödülü almakla, emeklerinin karşılığını piyasada alacakları düşünülüyor. Bizler, sanatçılar olarak, bunun her zaman böyle olmadığını biliyoruz. Sanatçıyı sadece görünürlük kazanmak için çalışmaya teşvik eden mantık, sanat alanında her yere yayılmış kuralsız ödeme yapılarının normalleşmesine ve ticaret sektörünün iktidarını alanın her yanına yaymasına doğrudan katkıda bulunuyor.

 

Iman Issa, “Heritage Studies”, 2015-2017, yerleştirmeden görüntü 

 

Son olarak, Müze yetkilileriyle, Müze’nin dostları ve sponsorlarıyla, ve geçmişte bu ödüle aday gösterilmiş sanatçılar da dahil ilgili bütün taraflarla bu konular üzerinde tartışmaktan memnuniyet duyacağız, böylelikle hep birlikte ödülün bundan sonra daha iyi organize edilmesini sağlama şansımız olabilir. Bu tartışmanın, sanat alanındaki benzer etkinlikler üzerine düşünmek için yararlı bir örnek teşkil etmesini umuyoruz.


 

Jumana Manna, yerleştirmeden görüntü, 2017 

 

Kaynaklar:

http://www.berlinartlink.com/2017/10/12/exhibiton-preis-der-nationalgalerie-2017-at-hamburger-bahnhof/

http://www.berlinartlink.com/2017/11/10/announcement-statement-from-the-nominees-of-the-2017-preis-der-nationalgalerie/

http://preisdernationalgalerie.de/en/exhibition/

 

sanat ve emek, sanatçı hakkı