/ Dadanın 100. Yılı / Berlin Dada ve Alman Devrimi

21/5/2016 / skopbülten

Richard Huelsenbeck, Dada'nın filozofu Hugo Ball ile 1912'de Münih'te tanışmıştı. O zamanlar kozmopolit Münih Almanya'da sanatın merkeziydi ve emperyal kültüre, Katolik sansürcülüğe, burjuva liberalizmine ilk ciddi başkaldırılar burada gerçekleşmişti. Ball, şair arkadaşı Leybold'la birlikte Revolution (Devrim) adlı dergiyi 1913 Ekim'inde burada çıkardı. Siyasal anarşizmi, cinsel özgürlüğü ve ekspresyonizmi savunan derginin ilk sayısında yayınlanan bir yazı, daha o zaman, devrimin Sosyal Demokrat Parti'nin öngördüğü gibi ağır işleyen bir süreç değil, aniden ve hızla gerçekleşen bir hareket olarak tasavvur edilmesi gerektiğini vurguluyordu ve avangard sanatçıları burjuva sanatını alaşağı edecek devrimciler olarak tarif ediyordu.[1] Huelsenbeck derginin Paris muhabiriydi. Revolution dergisine katkıda bulunanlardan bazıları 1918'de Münih'teki devrim hareketine katılacaklar, Devrimci Sanatçılar Komitesi'nde etkin roller üstleneceklerdi. Derginin anarşizmle ekspresyonizmi eklemlemesi, Münih'te kurulacak devrimci cumhuriyette ekspresyonizmin öne çıkmasında etkili olacaktı.[2] I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla derginin yayını sona erdi. Leybold cephede öldü. Ball ise siyaset felsefesine kapıldı, özellikle de Rus anarşistlere. Radikal görüşleriyle Huelsenbeck'i etkiledi; birlikte savaşta ölen şairler için suareler düzenlediler. Bu toplantılar giderek saldırganlaştı, Alman kültürünü ve burjuva toplumunu lanetleyen gösterilere dönüştü. Ball ve ardından Huelsenbeck Zürih'e gitmeden önce, 1915'te Berlin'de son bir suare oldu: Ekspresyonist Suare.

 

  

Solda Richard Huelsenbeck, 1920; sağda Raoul Hausmann. Monokl, 19. yüzyıldan başlayarak varlıklı toprak sahiplerinin ve Prusya ordusundaki subayların kıyafetlerinin bir parçasıydı. Dadacılar alaycı bir tavırla monoklu kendilerine mal ettiler; Huelsenbeck'in yanı sıra, Tristan Tzara, Raoul Hausmann, George Grosz, hatta Hans Arp zaman zaman monokl taktılar.

 

Huelsenbeck Kabare Voltaire'deki gösterilerin davulcusuydu; bir yandan şiirlerini okurken bastonunu seyircilere doğru savuruyor, onlara adeta meydan okuyordu. Şiirleriyle kiliseye, Alman milliyetçiliğine, edebiyat kanonlarına saldırıyordu. Sanki "ona kalsa, davuluyla edebiyatı yere serecekti".[3] Ball Zürih'i terk edip de Tzara Dada'ya sahip çıkınca, Huelsenbeck de 1917 başında Berlin'e gitti. Dada'yı da yanında götürdü. Ball'la Münih'te bıraktıkları yerden devam ederek, Dada'yı zamanın devrimci hareketlerine bağladı.

 

Berlin'de Devrimci Hareketler

Berlin o sıralarda Zürih'in sükûnetinin tam aksine, adeta patlamak üzere olan bir volkandı. Savaş sürüyordu. Yoksulluğun yanı sıra, toplumsal ve siyasal gerilim had safhadaydı. Sokak gösterileri ve iş bırakma eylemleri başlamıştı. 1890'lardan itibaren işçi sınıfının kitlesel partisi olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) savaşa karşı durmamakla ve pasif davranmakla suçlanıyordu. 1917'de, muhalif bir grup SPD'den ayrılarak Almanya Bağımsız Sosyal Demokrat Partisi'ni (USPD) kurdu, Spartakistler de onlara katıldı. 1918 Ekim'ine gelindiğinde artık Almanya'nın savaşı kaybettiği ortadayken, Deniz Kuvvetleri, İngiliz donanmasına karşı son ve umutsuz bir saldırı kararı alınca, liman kenti Kiel'de askerler ayaklandılar. İşçiler isyancı askerlere katıldı, konseyler kurdular. Kenti ele geçirdiler ve ayaklanma öteki kentlere yayıldı. Kasım'da Münih'te USPD'lilerin önderliğinde Münih Konsey Cumhuriyeti kuruldu. Berlin'de ise imparatorluk yönetimine karşı sürdürülen devrimin önderliğini USPD yapıyordu. Hükümetten çekilen SPD sonradan devrimcilere katılmakla kalmadı, kontrolü ele geçirdi. Kasım Devrimi sonucunda Cumhuriyet ilan edildi, imparator II. Wilhelm Hollanda'ya kaçtı. SPD seçim yapılmasını ve parlamenter demokrasiye geçilmesini istiyordu, USDP konseylerin tamamen işlevsizleştirilmesine karşı çıkıyordu; parti içindeki Spartakistler ise ayaklanmanın sosyalist bir devrime doğru evrilmediğinin farkındaydı, SPD'yle işbirliğini reddediyorlardı, demokratik bir konseyler cumhuriyetinden yanaydılar. Giderek SPD duruma hâkim oldu, ama sol gruplar arasında görüş ayrılıkları da keskinleşti. Aralık'ta Spartakistler diğer bağımsız sol gruplarla birlikte Alman Komünist Partisi'ni (KPD) kurdular. İşçiler iktidardaki SPD'ye karşı yeniden sokaklara döküldü. Ocak'ta Spartakistlerin başını çektiği bir ayaklanma gerçekleşti; devrimciler hükümeti tanımadıklarını ilan edip kimi kamu yapılarını işgal ettiler. SPD ve hükümet yanlısı birlikler sorunu kökünden halletmek için saldırıya geçtiler. Pek çok devrimciyle birlikte, Spartakistlerin liderleri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht öldürüldü. SPD ise iktidarda kaldı.[4]

 

Berlin Dada: Sanat ve Siyaset

Huelsenbeck 1917'de Berlin'e gittiğinde işçiler ve Spartakistler sokaklardaydı. Münih günlerinden aşina olduğu ekspresyonistler, sanatın öncü rol üstleneceği bir devrim hayal ediyorlardı. Kasım 1918 devrimi avangard sanatçılara eski düzeni yıkma ve devrimci siyasete katılma imkânı verdi. Ekspresyonist sanatçılar, tıpkı devrimci işçiler ve askerler gibi örgütlenmeye giriştiler: November Gruppe, Sanat İçin Çalışma Konseyi, Devrimci Sanatçılar Hareket Komitesi. Talep ettikleri, tam sanatsal özgürlük, sanat piyasasının lağvedilmesi ve sanatın izleyicisinin bundan böyle proleterlerden oluşmasıydı.[5] Sanat İçin Çalışma Konseyi'nde Paul Klee, Emil Nolde, Otto Dix gibi ressamların yanı sıra, Bruno Taut ve Walter Gropius gibi mimarlar da vardı. Ekspresyonizm savaş öncesinde devlet ve resmî kurumlar nezdinde kabul görmemiş, sanatın müşterisi olan toplum kesimleri tarafından aşağılanmıştı. Bir anlamda devrimin sanatı hazırdı, o da ekspresyonizmdi.[6]

Huelsenbeck, Berlin'de sanatçı ve yazarlar George Grosz, John Heartfield, kardeşi Wieland Herzefelde, Raoul Hausmann ve Hannah Höch'le buluştu. İstisnasız hepsi savaşın bir suç, devrimin kaçınılmaz olduğunu düşünüyordu; hâlâ sadakatle İmparator'a bağlı kalan Alman milliyetçilerinden nefret ediyorlardı. Öyle ki, birisi düşman bellediği İngiltere'ye nefret kusan bir şarkı yazınca, sosyalist bir şairin oğulları olan Herzefelde kardeşlerden Helmut hiç duraksamadan ismini İngilizce'ye, John Heartfield'e çevirmişti.[7] Grosz da Georg'u George yapmış ve İngiliz ya da Amerikalı olduğu izlenimi bırakacak şekilde giyinmeye başlamıştı.[8] Bir anlamda Alman kimliklerini reddedip, düşman kisvesine bürünmüşlerdi. Aynı grup Neue Jugend isimli bir dergi çıkarıyordu. 1916'da yayınlamaya başladıkları derginin Şubat-Mart 1917 sayısı kendi kurdukları Malik Verlag'ın ilk yayını oldu.[9] Sayfa düzeni Zürih dadacılarının dergilerinden esinlenmişti. Huelsenbeck de Neue Jugend'e katkıda bulunmaya başladı. Derken Kabare Voltaire'dekileri örnek alan taşkın gösteriler düzenleyerek Alman toplumundaki militarizmi, riyayı, milliyetçiliği aşağılamaya başladılar. Kıyafetlerini bile aynı amaçla seçtiler: Huelsenbeck, Prusya ordusunun subayları gibi üniforma, monokl ve kırbaçla dolaşıyordu; Grosz ise üniforma ve monokle ek olarak, bir de dev ölüm maskesi takıyordu.[10] Berlin Dada kurulmuştu.

Kısa bir süre sonra dadacılar ekspresyonistleri hedeflerine alarak, onların devrimci konumlarını sorgulamaya başladılar. Ekspresyonistlerin tinselliği öne çıkararak, halkın gerçeklerden kaçmasına ve savaşın yarattığı dehşet karşısında teselli bulmasına hizmet ettiğini düşünüyorlardı. Huelsenbeck'in sözleriyle, "her şeye çare bulacağını vaat eden sahte doktorlar misali", yeryüzünde cehennemi yaşamış Almanların karşısına çıkan ekspresyonistler, "tıpkı narin esin perileri gibi bakışlarını gökyüzüne çevirerek, 'edebiyatımızın zengin hazinelerine' işaret ettiler; insanları hafifçe kollarından tutup, sokaktaki gürültülerin uzakta kalmış uğultulara dönüştüğü, Gotik katedrallerin yarı karanlık enteryörlerine doğru çektiler".[11] Huelsenbeck'in Hausmann'la birlikte yazdığı ve 12 Nisan 1918'de okuduğu ilk Alman Dada manifestosu, ekspresyonistlere karşı tavırlarını herkese ilan ediyordu: “Ekspresyonistler, içe dönme bahanesiyle, edebiyatta ve resimde, hâlâ tarih nezdinde onaylanalım diye yanıp tutuşan ve saygıdeğer burjuvalardan kabul görmek için seferber olan bir nesle dönüştüler.[12] Dadacılar sanata karşı tavır almayı gerekli görüyorlardı çünkü ahlaki bir emniyet supabı işlevi gördüğünde, onun ne kadar sahte olabileceğinin farkına varmışlardı. Kültür kolaylıkla millî ruhun şekle bürünmüş haline, kötülükleri telafi eden bir araca, vicdanları körelten bir uyuşturucuya dönüşebiliyordu. Ciddi bir bakış, sanatın "geniş çaplı bir dolandırıcılık" olduğunu anlamaya yetiyordu.[13] "Alman kültürü nedir? (Cevap: Bok) ve bu kültüre saldırı tüm araçlar kullanılarak yapılmalıdır: taşlama, hiciv, kandırmaca, ironi ve, en nihayetinde şiddet. Topyekûn aksiyonla."[14]

Dadacılar ekspresyonistlere saldırılarını başlatırken parolaları "aksiyon" sözcüğüydü. Savaş yıllarında, Dada'nın başlangıcındaki hiçlik vurgusu bundan böyle terk edilmişti. Devrime dadacılar sahip çıkıyordu. 'Dada' artık bir mücadele ve savaş çağrısı idi. "Dada Alman Bolşevizmi" idi.[15] 1918 manifestosunu, siyasal tavırlarını açıklığa kavuşturan ve mücadele programlarını ortaya koyan bir metin olarak kaleme aldılar.[16] Aralık'ta, Komünist Parti kurulur kurulmaz Grosz, Heartfield ve Herzfelde partiye üye oldular, üyelik kartlarını bizzat Rosa Luxemburg'un elinden aldılar.[17] Devrimin bastırılmasından ve Spartakistlerin hunharca öldürülmesinden sonra, onların mirasına sahip çıkacaklar ve devrime ihanet edenlerle mücadeleye kendilerini adayacaklardı.

 

Kulüp Dada, Berlin'de Dada Suaresi ve İlk Dada Manifestosu

22 Ocak 1918'de, I. B. Neumann Galerisi'nde Huelsenbeck Almanya'daki ilk Dada konuşmasını yaptı. Ateşli sözleri ve Fantastik Dualar adlı kitabından şiirleriyle izleyicileri galeyana getirdi. Daha bu ilk konuşmasında kullandığı keskin ve kinik dil, bilerek çelişkili kıldığı retorik Berlin Dada'ya egemen olacaktı. Artık grup kendisini, isteyen herkesin üye olabileceği 'Kulüp Dada' olarak adlandırıyordu. 12 Nisan 1918'de dadacılar Sezession salonunda bir suare düzenlediler. Bu sırada salonda Alman ressam Lovis Corinth'in retrospektif sergisi sürüyordu. Corinth milliyetçiliği yüceltiyor, Alman ruhunu diriltmeye çabalıyordu. Onun resimlerinin asılı olduğu tıka basa dolu salonda Huelsenbeck "Hayatta ve Sanatta Dadaizm" (Dadaismus im Leben und in der Kunst) başlıklı bir sunuş yaptı. Konuşması bir manifestoyu da içeriyordu: programda "Dadaist Manifesto" (Dadaistisches Manifesto) diye adı geçen ve metni üç sayfalık bir broşürde yayınlanan ilk Alman Dada manifestosu. Broşür, Kulüp Dada'nın ilk yayınıydı ve Huelsenbeck imzalı kopyaları o akşam beş marka satıldı. Sonra Grosz kendi şiirlerini okudu, muzır bir dans gösterisi yaptı. Bir yandan "sanat boktur!" diye bağırırken, Corinth'in resimlerinden birinin üzerine işiyormuş gibi yaptı. Polis geldi, manifestolara el koydu; Hausmann kısa bir süreliğine gözaltına alındı. Ertesi günkü gazeteler, suarenin şiddetin eşiğinden dönen kargaşasını yazdılar. Herkes Corinth'in resimlerinin parçalanacağından korkmuştu.    

Zürih'te Ball manifestoyu teatral bir gösteriye dönüştürmüştü; sonra Tzara etkili bir iletişim aracı olarak kullandı. Berlin'de dadacılar kendilerini canlı bir sosyalist propaganda kültürü içinde buldular: her yanda manifestolar ve bildiriler okunuyor; konuşmalar yapılıyor; mitingler, ayaklanmalar ve çarpışmalar oluyordu. Berlin Dada, sosyalist davayla bütünleşti; Dada manifestoları da giderek siyasallaştı. [NAA]

 

Richard Huelsenbeck

Dadaist Manifesto

1918

Sanat, üretimi ve yönelimi bakımından, yaşadığı zamana bağımlıdır; sanatçılar da kendi çağlarının yaratıcılarıdırlar. En yüksek sanat, bilincinde binlerce güncel meselenin gözler önüne serildiği sanat olacaktır, geçen haftanın patlamalarıyla hissedilir biçimde paramparça olmaya hazır bir sanat, son günlerin şokunun ardından durmadan kendini toplamaya çalışan bir sanat.[18] En iyi ve en zorlu sanatçılar, her saat, hayatın azgın girdabından kendi bedenlerinin parçalarını kapanlar olacaktır, elleri ve yürekleri kanayarak, zamanın zekâsına sımsıkı tutunanlar olacaktır.

Peki ekspresyonistler, hayatın esasını etimize dağlayacak böyle bir sanattan beklentilerimizi karşıladılar mı?

                                                           Hayır! Hayır! Hayır!

Ekspresyonistler, içe dönme bahanesiyle, edebiyatta ve resimde, hâlâ tarih nezdinde onaylanalım diye yanıp tutuşan ve saygıdeğer burjuvalardan kabul görmek için seferber olan bir nesle dönüştüler. Ruhları geliştirme bahanesiyle, natüralizme karşı çıkalım derken, içerikten de motivasyondan da yoksun rahat bir hayatı varsayan soyut ve duygusal jestlere döndüler. Sahneler krallardan, şairlerden, envai çeşit Faust tiplemesinden geçilmiyor; melyorist dünya felsefesi kuramı –ki çocuksu ve psikolojik açıdan naif halleri ekspresyonizmin tam bir eleştirellikle kavranması açısından önemlidir– uyuşuk zihinlere musallat olmakta. Basına karşı nefret, reklama karşı nefret, duyulara karşı nefret, bir sandalye parçasını sokağın gürültüsünden fazla önemseyen ve önüne gelen her ucuz fırsatçı tarafından kazıklanmayı bile erdeme dönüştüren insanlara delalet. Başka zamanlardan ne daha iyi ne daha kötü, ne daha gerici ne daha devrimci olan zamanımıza karşı bu ağlak direnç; Attika iamboslarından kâğıttan gülleler yapmayı tercih etmediği zamanlarda dualardan ve tütsülerden medet uman bu aciz karşı çıkış – bunların tümü genç olmanın ne demek olduğunu hiç bilmemiş bir gençliğin özellikleridir. Dışarda keşfedilip Almanya’da –tarzının hakkını verecek biçimde– sağlam bir emekli maaşı bekleyen uyuşuk bir şişkoya dönüştürülen ekspresyonizmin, etkin insanların çabalarıyla hiçbir ortak yanı yoktur. Bu manifestoya imza atanlar,

                                                                   DADA!!!!

diye savaş naraları atarak, yeni idealleri hayata geçireceğini umdukları yeni bir sanat ortaya koymak için bir araya geldiler. O halde, nedir DADAİZM?

Dada kelimesi, etrafımızdaki gerçeklikle kurulan en ilkel ilişkinin sembolüdür; Dadaizmle birlikte yeni bir gerçeklik doğar. Hayat, seslerin, renklerin, ruhsal ritimlerin birbirine geçtiği bir girdap gibi görünür ve Dada, bütün harikulade çığlıkları, taşkın pragmatik tavrının hummaları ve bütün zalim gerçekliğiyle, onu yılmadan sanatına dahil eder. İşte Dadaizmi, bugüne dek izlenen tüm sanatsal hatlardan, bilhassa da FÜTÜRİZM’den ayıran net sınır budur – o fütürizm ki, daha kısa bir süre önce kimi akılsız kafalarca empresyonist kavrayışın yeni bir versiyonu sanılmıştır. Güçsüz adaleleri örten giysilerden ibaret olan her türlü etik, kültür ve iç dünya klişesini darmadağın eden Dadaizm, ilk defa, hayat karşısında estetik bir tavır takınmaktan vazgeçiyor. 

                                                                BRUİTİST Şiir

bir tramvayı olduğu gibi tasvir eder – esneyen emekli Schulze’si ve gıcırdayan frenleriyle tramvayın özünü.

                                                              SİMÜLTANEİST şiir

her şeyin delice ve kaotik bir kovalamacada birbirini takip ettiği duygusunu verir: Herr Schulze kitap okurken, Balkan Ekspresi Niş’teki köprüyü geçer, Kasap Nuttke’nin bodrumunda bir domuz ciyaklar.

                                                                 STATİK Şiir

kelimeleri bireylere dönüştürür... Dada kelimesi, ânında, hareketin enternasyonalizmini belli eder, bu hareket hiçbir sınır, din veya meslek ayrımı tanımaz. Dada, zamanımızın uluslararası ifadesidir, sanatsal hareketlerin büyük başkaldırısıdır, bütün bu saldırıların, barış kongrelerinin, sebze halindeki ayaklanmaların, meydandaki akşam yemeklerinin vs. vs. sanatsal yansımasıdır. Dada

                                                     resimde yeni malzemelerin

kullanılmasını savunur. Dada, Berlin’de kurulmuş, taahhütte bulunmadan katılabileceğiniz bir KULÜP’tür. Bu kulüpte herkes başkandır ve herkes sanat meseleleri üzerine konuşabilir. Dada, (düşmanlarımızın sizi inandırmak istediği gibi) bir avuç edebiyat adamının hırslarına vesile değildir; Dada, herhangi bir sohbette açığa çıkabilecek bir ruh halidir, ister istemez dersiniz ki: Bu adam DADAİST – beriki değil. Bu nedenle Dada Kulübü’nün tüm dünyada üyeleri bulunur – Honolulu’da, New Orleans’ta, Meseritz’te. Bazı koşullar altında, Dadaist olmak sanatçıdan ziyade iş adamı veya siyasî partizan olmak –sadece kaza eseri sanatçı olmak– anlamına gelebilir; Dadaist olmak insanın kendini harekete geçmeye açık hale getirmesidir, her türlü çökelmeye karşı çıkmak demektir; bir anlığına bir sandalyeye oturmak insanın hayatını tehlikeye atması anlamına gelir (Mr. Wengs pantolonunun cebinden tabancasını çıkardı). İnsan kendini paramparça hisseder, hayır diyerek ilerlemeyi uman bir hayata evet der. Olumlama – yadsıma: Varoluşun güçlü büyüsü gerçek Dadaistin fitilini ateşler – ister uzanmış olsun, ister avlanıyor ister bisiklete biniyor olsun – yarı Pantagruel,[19] yarı Aziz Francis, durmadan kahkahalar atar. Kahrolsun estetik-etik tavırlar! Kahrolsun ekspresyonizmin kanı çekilmiş soyutlaması! Kahrolsun boş kafalı aydınların dünyayı iyileştiren kuramları! Yaşasın sözde ve imgede Dada, yaşasın dünyada olup biten bütün Dada şeyler! Bu manifestoya karşı olmak Dadaist olmak demektir![20]

 

Çeviri: Elçin Gen, Sanat Manifestoları: Avangard Sanat ve Direniş içinde, ed. Ali Artun (İstanbul: İletişim Yayınları sanathayat dizisi, 2010) s. 112-116.



[1] Joan Weinstein, The End of Expressionism, Art and the November Revolution in Germany, 1918-1919 (Chicago & Londra: University of Chicago Press, 1990) s. 15.

[2] A.g.e., s. 17.

[3] 11 Şubat 1916, Hugo Ball, Flight Out of Time: A Dada Diary, der. John Elderfield, çev. Ann Raimes (New York: Viking Press, 1974) s. 51.

[4] Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, 1871-1920, 2. cilt (İstanbul: İletişim, 1988?) s. 608-620.

[5] Joan Weinstein, The End of Expressionism, s. 1.

[6] A.g.e., s. 3.

[7] Wieland Herzfelde, "John Heartfield, Life and Work", Dadas on Art: Tzara, Arp, Duchamp and Others içinde, der. Lucy Lippard (Mineola: Dover Publications, 1971) s. 90.

[8] Hannah Höch, "Interview with Hannah Höch by Edouard Roditi", Dadas on Art: Tzara, Arp, Duchamp and Others içinde, der. Lucy R. Lippard (Mineola: Dover Publications, 1971) s. 71 & 77.

[9] Marksizme bağlı kalan bu uzun soluklu yayınevi ilk yıllarında sahte adres göstererek sansüre karşı koymaya çalışıyordu; Nazi'ler iktidara gelince Malik Verlag'a el koydular ama Herzfelde yayıncılığa sürgünde de devam etti.

1917 ortalarında Neue Jugend ayrıca gazete formatında yayınlandı. Bayilere dağıtıldığında polis bir saat içinde toplatıyordu. O yüzden, donanmaya ait zarfların içinde, gizlenerek postalandı. Kurt Beals, "Text and the City: George Grosz, Neue Jugend, and the Political Power of Popular Media", Dada/Surrealism, 19 (2013) s. 1. http://ir.uiowa.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1280&context=dadasur (erişim: 20 Mayıs 2016).

[10] Joan Weinstein, The End of Expressionism, s. 232.

[11] Richard Huelsenbeck, "En Avant Dada: A History of Dadaism" [1920], The Dada Painters and Poets: An Anthology içinde, der. Robert Motherwell, çev. Ralph Manheim (New York: Wittenborn, Schultz, 1951) s. 40.

[12] Richard Huelsenbeck, "Collective Dada Manifesto (1920)", a.g.e. içinde s. 244.

[13] Richard Huelsenbeck, "En Avant Dada", s. 43.

[14] A.g.e., s. 44.

[15] A.g.e.

[16] A.g.e., s. 40-41.

[17] Joan Weinstein, The End of Expressionism, s. 233.

[18] "Geçen haftanın patlamaları" ve "dünkü çarpışma" I. Dünya Savaşı'na referanslar.

[19] Rabelais'nin Pantagruel (1532) romanındaki dev.

[20] Manifesto 1920'de Berlin'de, Dada Almanach'ta yayınlandığında, altına Ball, Huelsenbeck, Pierre Albert-Birot, Arp, Grosz, Franz Jung, Hausmann ve Marcel Janco'nun imzaları kondu ve "Kolektif Dada Manifestosu" diye anılır oldu. Alex Danchev (der.), 100 Artists' Manifestoes from the Futurists to the Stuckists (Londra: Penguin, 2011) s. 145.