/ Dadanın 100. Yılı / Kabare Voltaire

5/2/2016 / skopbülten

Dada 5 Şubat 1916'da Zürih'te, Kabare Voltaire'de doğdu. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Zürih, ülkelerinde karşılaştıkları tehditlerden kaçan mültecilerle dolu kozmopolit bir kentti. Hugo Ball'un sözleriyle, "kükreyen aslanlarla çevrili bir kuş kafesiydi".[1] Sanatın ve siyasetin devrimcileri de bu mülteciler arasındaydı. Vladimir Lenin'in evi, Kabare Voltaire'le aynı sokak üzerinde, onun tam karşısındaydı. Lenin'in 1917'de yayınlanan Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması kitabını dadacıların her gece çıkardıkları gürültü-patırtı içinde kaleme aldığı bilinir. Bolşevizmin liderlerinden Grigori Zinoviev ve anarşist Mihail Bakunin de aynı zamanlarda Zürih'te bulunanlar arasındaydı.

 

    

Kabare Voltaire’in sokağı                                                          Hugo Ball ve Emmy Hennings

 

Kabare Voltaire'i kuran Hugo Ball ve eşi Emmy Hennings, Zürih'e 1915 Mayıs'ında Berlin'den geliyorlar. İsviçre'nin tarafsızlığı dolayısıyla Zürih, yanı başındaki savaştan uzak. Dolayısıyla baskı ve takip altındaki avangard sanatçılar için bir çekim merkezi. Dadacı Hans Arp, "çevrede silahlar gümbürderken biz var gücümüzle şarkı söyledik, resimler ve kolajlar yaptık, şiirler yazdık"[2] diyor. Ball, Münih'ten ekspresyonist Blaue Reiter grubuyla, Vasili Kandinski ve Huelsenbeck’le gayet yakın. Onlarla birlikte avangard tiyatro deneylerine girişmiş. Ball, ayrıca, Der Sturm, Die Aktion gibi avangard dergilere yazıyor ve tiyatro yazarı olan arkadaşı Hans Leybold'la birlikte burjuva örf ve âdetlerine saldıran Revolution dergisini çıkarıyor.

Hennings, gecelerin kadını. Kabarelerde şarkı söylüyor, modellik yapıyor, gece kulüplerinde hostes. Birkaç kez fuhuştan ve hırsızlıktan tutuklanıyor; İsviçre’ye girerken kullandıkları sahte pasaportları o yapıyor; ayrıca cinayet işlediğinden de şüpheleniliyor. Ball ve Hennings, 1913'te Münih'te tanışıp birlikte yaşamaya başlıyorlar ve 1915'te de Berlin'e geçerek Huelsenbeck'le buluşuyorlar. Kabare Voltaire'in hazırlıkları buradaki savaş karşıtı gösterilerle başlıyor. 1915'te, bir Şubat akşamında "Kaybedilen Şairler Anısına" düzenlenen suarede Ball, tiyatrocu arkadaşı Leybold'un intiharı üzerine gayet duygusuz ve alaycı bir ölüm ilanı okuyarak izleyicileri sarsıyor. Nefret dolu sözlerini eğer Leybold duysaydı, onu alkışlayacağını öne sürüyor. Aynı suarede Huelsenbeck, gümbür gümbür çalan davullar eşliğinde Afrika kabilelerine özgü ezgileri hatırlatan "zenci şarkıları" söylüyor. Sonunda bir manifesto dağıtarak amaçlarının "kışkırtmak, allak bullak etmek, serseme çevirmek, dalga geçmek, öldürene kadar gıdıklamak ve kafa karıştırmak..." olduğunu ilan ediyorlar. 1915 Mart'ında Avusturya Kafe'de gene birlikte düzenledikleri "politik suare"de, Ball "Rusya'nın Devrimci Fikri" ve savaşın vahşeti üzerine konuşuyor: "bütün insanlığı, eğitimi, kültürü ezen canavarlığın intikamı alınacaktır".[3] Berlin'de Mayıs'taki "ekspresyonist suare"de Ball "mantıksız nesir"lerini, Huelsenbeck de bağıra bağıra "zenci şiir"lerini okuyor.

Ball ve Hennings, İsviçre’ye girerlerken, Ball askerlikten kaçmak için sahte pasaport kullanıyor ama yakalanıyor ve kısa bir süre hapsediliyor. Önce bir düğme fabrikasında çalışıyor, sonra da piyanist ve oyun yazarı olarak bir varyete tiyatrosunda iş buluyor. Geçinmek için Hennings'e muhabbet tellallığı yaptığı da rivayet ediliyor. Tabii ki çiftin bütün bu ‘suç’ları, birer itiraz eylemi. Bu sıralarda Ball, pek de muteber olmayan Niederdorf mahallesindeki Hollandische Meierei Kafe'sinin sahibi Jan Ephraim'i, burada bir avangard kabare kurmak üzere ikna ediyor. Çağdaş şairlerin gittiği "İsviçre'nin ilk edebiyat kafesi" sayılan Meierei Kafe zaten önceden de bir kabare.

Kabare'yi kuran ekibin diğer üyesi Hans Arp, savaş başlayınca kardeşiyle birlikte Alsas'tan Paris'e kaçıyor. Ancak Paris'te Alman casusu oldukları şüphesiyle soruşturmaya uğruyorlar ve Fransa'yı terk etmeleri isteniyor. Onlar da bunun üzerine Zürih'e geliyorlar. Arp, eşi Sophie Taeuber'le burada tanışıyor. Taeuber de maskları ve kuklalarıyla Dada’ya katkıda bulunacak. Tristan Tzara ve Janco kardeşler, 5 Şubat'ta, tam ilk gösterinin başlayacağı sıra Kabare Voltaire'e geliyorlar. Onlar da Bükreş'te birlikte avangard "Sembol" grubunu oluşturmuşlar ve aynı adla bir dergi yayınlamışlar.

Kabare Voltaire'i açarken Ball'un amacı, Zürih'e sığınmış olan muhalif avangard sanatçıların, edebiyatçıların topluca ve özgürce yaratıcı olabilecekleri bir atmosfer yaratmaktır. Avangard deneylerin, buluşların yapılabileceği bir kolektif oluşturmaktır. Müzik, şiir, tiyatro, resim, heykel gibi farklı sanatları kaynaştırarak, bütün duyulara hitap eden topyekûn bir sanat eseri, bir gesamtkunstwerk yaratmaktır. Bizatihi yaratma eyleminin bir sanat formu gibi kavranacağı olayların peşine düşmektir. Her gösterinin bir manifestoya dönüşeceği bir sahne kurmaktır. Sanat-siyaset ayrımını silmektir. Sanatı ve hayatı bağlayan bir olay estetiği bulmaktır.

5 Şubat 1916 gecesinin ekibi, Ball, Hennings, Arp, Tzara ile Marcel ve Georges Janco'dur. Açılış gecesi için Ukraynalı sanatçı Marcel Slodki litografi bir afiş tasarlar, Karl Schlegel bir davetiye yapar. Ball da bir basın bildirisi yayınlar: "Kabare Voltaire. Bu ad altında biraraya gelen genç sanatçılarla yazarların amacı, sanatsal eğlence için bir merkez oluşturmak. Kabare, her gün misafir sanatçıların gelip müzikal gösteriler ve okumalar yapmaları fikrine dayanıyor. Eğilimleri her ne olursa olsun, genç Zürih'li sanatçılar her türlü katkı ve öneri için buraya davetli."[4]

 

       

Kabare Voltaire’in açılışı için Marcel Slodki’nin tasarladığı afiş, 1916     

 

İlk gece, şiirler, öyküler, sanat üzerine metinler okunuyor, şarkılar söyleniyor. Sahnede altı kişilik bir orkestra var, ama "herkes büyük bir tutkuyla ve bütün ruhuyla kendi aletini, yani kendisini çalıyor. Her biri ötekilerden farklı, kendi kendisinin müziği, kendi kendisinin sözleri, ritmi. Her biri bütün gücüyle kendi şarkısını söylüyor. Ama mucizevi olarak sonunda birbirlerine ait olduklarını anlıyorlar".[5] Orkestranın "yegâne kadın üyesi olan Hennings'in şarkıları, gerek yorumları, gerek seslendirilişleri bakımından geleneksel anlamda sanatkârane olmasa da, performanslara son derecede önemli bir katkı yapıyor. Alışılmadık cırtlaklığı, izleyiciyi tahkir ediyor ve erkeklerin kışkırtmaları kadar sarsıyor."[6] Kabare Voltaire aynı zamanda bir sergi mekânı. 5 Şubat akşamı duvarlarda Arp, Picasso, Kandinski... Sonunda, ilk geceye gösterilen ilgi müthiş oluyor. Eylül'de ekibe katılacak Hans Richter'in sözleriyle Kabare "daha ilk geceden Zürih'te büyük bir sansasyon uyandırıyor"[7]. Henüz ortada "Dada" sözü, "Dada manifestosu", "Dada suare", "Dada galerisi", "Dada hareketi", "Dada dergisi" yok. (AA)

 

Marcel Janco, Cabaret Voltaire, 1916. Sonradan kaybolan ve sadece fotoğraflarından bilinen bu resimde Dada’nın kurucuları kabarenin sahnesinde görülüyor: piyanonun başında Hugo Ball, sahnenin ön tarafında Tristan Tzara ve Hans Arp, arkalarında Richard Huelsenbeck ve Marcel Janco, yanlarında ise sarı saçlarıyla Emmy Hennings, Friedrich Glauser’le dans ediyor.

 

Hugo Ball

Zamanın Dışına Kaçış: Bir Dada Günlüğü

5 Şubat 1916

Mekân hıncahınç doldu; çoğu insan oturacak yer bulamadı. Aşağı yukarı akşam saat altıda, biz daha ellerimizde çekiçler, duvarlara fütürist afişler asarken, kollarının altında resimleri ve portföyleriyle Doğulu görünümlü dört ufak tefek adam çıkageldi. Kibarca bizi selamladılar ve kendilerini tanıttılar: ressam Marcel Janco, Tristan Tzara, Georges Janco ve adını tam sökemediğim dördüncü bir beyefendi. Arp da oralardaydı; güçlük çekmeden, az sayıda sözcükle iletişim kurabildik. Çok geçmeden Janco'nun gösterişli Başmelekler adlı resmi, öteki güzel nesnelerin yanına duvara asılmıştı bile. Aynı gece Tzara, cana yakın hareketlerle ceketinin ceplerinden bulup çıkardığı, geleneksel tarzda yazılmış bazı şiirleri okudu.[8]

[...]

14 Nisan 1916

Kabaremiz bir jest. Burada söylenen her söz ya da şarkı en azından bir şeyi dile getiriyor: Bu utanç verici çağ bizim saygımızı kazanmayı başaramadı. Nesi var ki saygın ve etkileyici olan? Topları mı? Bizim büyük davulumuz onların sesini bastırır. İdealizmi mi? Hem popüler hem akademik haliyle çoktandır alay konusu. Muazzam katliamları ve yamyamca istismarları mı? Bizim kendiliğinden ahmaklığımız ve yanılsama hevesimiz onları yok edecek.[9]

 

Tristan Tzara

Zürih Günlüğü

Şubat 1916

Kırmızı sokak lambaları altında sıkı detektiflerin gezindiği, mimari iskeletlerin gölgesindeki sokakların en karanlığında – DOĞUM – KABARE VOLTAİRE'in doğumu – Slodki'nin afişi, tahta, kadın ve Şerikleri, kalp kasları, Kabare Voltaire ve sancılar. Kırmızı lambalar, duvar piyanosu Ball "Paris'in köprüleri altında" parçasını okuyor Tzara bağıra bağıra hemen birkaç şiir çeviriyor, Madam Hennings – sessizlik, müzik – deklarasyon – hepsi bu. Duvarlarda [Otto] van Rees ve Arp, Picasso ve Eggeling, [Arthur] Segal & Janco, slodky, [Elie] Na, rengârenk kâğıtlar, YENİ SANATın, soyut sanatın ve coğrafi fütürist harita şiirlerin yükşelişi: Marinetti, Cangiullo, Buzzi; Kabare Voltaire, her gece müzik, şarkı, şiir – halk – halk için yeni sanat en büyük sanat – [Jakob] van Hoddis, [Gottfried] Benn, Tres – balalayka – Rus gecesi Fransız gecesi – nevi şahsına münhasır karakterler, intihar şiirleri okuyor ya da intihar ediyorlar, gelip gidiyorlar, halkın keyfi, bağırışlar çağırışlar, tanrI ile keRhanenin, kristalle dünyadaki en şişko kadının kozmopolit karışımı: "Paris'in köprüleri altında".[10]

 

Hans Arp

Dadaland

1948

1914 Dünya Savaşı'nın kasaplığına karşı isyan edenler, Zürih'te kendimizi sanata verdik. Çevrede silahlar gümbürderken biz bütün gücümüzle şarkı söyledik, resimler ve kolajlar yaptık, şiirler yazdık. Çağın çılgınlığını sağaltacak köklü bir sanat, cennet ve cehennem arasındaki dengeyi yerine oturtacak yeni bir düzen arıyorduk. İktidar delisi gangsterlerin, bir gün sanatı insanların zihnini öldürecek bir yol olarak kullanabileceklerine ilişkin bulanık bir önseziye sahiptik.[11]

[...]

Janco küçük sessiz odasında kendini gizlice "zikzak natüralizm"e kaptırdı. Onun bu gizli ayıbını affediyorum çünkü resimlerinden bir tanesinde "Kabare Voltaire"i canlandırdı ve onun anısını yaşattı. Rengârenk, tıka basa dolu odada birkaç fantastik şahsiyet sahnede oturuyor. Güya Tzara, Janco, Ball, Bayan Hennings ve bendenizi temsil ediyorlar. Müthiş bir kargaşanın ortasındayız. Etrafımızdaki insanlar bağırıp çağırıyorlar, gülüyorlar, el kol hareketleri yapıyorlar. Biz de aşk inlemeleriyle, hıçkırık nöbetleriyle, şiirle, wa wa’larla, ortaçağ Bruitistlerinin miyavlamalarıyla cevap veriyoruz.[12] Janco görünmez bir keman çalıp, yerlere kadar eğilerek selam veriyor. Bir Madonna’ya benzeyen yüzüyle Bayan Hennings bacaklarını 180 derece açmaya çabalıyor. Huelsenbeck bütün gücüyle büyük davula vurup dururken, Ball da kireç gibi beyaz yüzüyle piyanoda ona eşlik ediyor.[13]

 

Richard Huelsenbeck

Bir Dada Davulcusunun Anıları

1951

Kaderimi belirleyen o yolculuğun ardından Almanya’dan gelip Kabare’ye ilk ayak bastığım akşam, Hugo piyanoda klasik müzik, Brahms ve Bach çalıyordu. Sonra dans müziğine geçti. Kafayı bulmuş öğrenciler sandalyeleri kenara itip, ortada dönmeye başladılar. Aralarında neredeyse hiç kadın yoktu. Ortalık çok çılgındı, çok dumanlıydı, çok aşırıydı.

Hugo savaşa ve ölüm saçan cinnete karşı bir şiir yazmıştı. Emmy şiiri okudu, Hugo piyanoda ona eşlik etti, sonra dinleyiciler homurtularla araya girdiler ve şiiri katlettiler. Bu arada Tzara’yla (monokl takan, ufak tefek bir adam) ve Janco kardeşlerle ilk kez karşılaştım. Dahası, René Schickele, Werfel,  J. C. Heer ve memleket âşığı, İsviçreli bir şairle (dağlar kalbine ağırlık yapıyordu).

 

 

Kabarenin tefrişatı inanılmayacak derecede ilkeldi. Buranın kaderi her ne kadar Emmy’nin şarkıcı olarak başarısına bağlı olsa da, onun bir soyunma odası bile yoktu. Basit tahta ayaklara gerilmiş, yumruk büyüklüğünde delikleri olan bir kumaşın gerisinde soyunup giyiniyordu. Emmy’de primadonnalığın zerresi yoktu ama bana farklı parçalar için giydiği farklı kostümleri keyifle gösterdi. Sadece Orta Avrupa’da bilinen bu şarkılar siyasetten edebiyata ve insan davranışına, izleyicilerin anlayacağı her konuyla dalga geçiyordu. Şarkılar edepsizdi ama hakaret içermiyordu. Kimseyi incitme maksadı yoktu, sadece bir görüş ortaya koyma arzusu vardı.[14]

 

Çeviriler: Nur Altınyıldız Artun ve Ali Artun

 



[1] Hugo Ball, Flight Out of Time: A Dada Diary, der. John Elderfield, çev. Ann Raimes (New York: Viking Press, 1974) s. 34.

[2] A.g.e., s. 19.

[3] Leah Dickerman (der.), Dada (Washington: National Gallery of Art, 2005) s. 422.

[4] Hugo Ball, a.g.e., s. 50.

[5] Hans Richter, Dada Art and Anti-Art, çev David Britt (Londra & New York: Thames & Hudson, 1964) s. 27.

[6] A.g.e., s. 26

[7] A.g.e., s. 16.

[8] Hugo Ball, a.g.e., s. 50.

[9] A.g.e., s. 61.

[10] Robert Motherwell (der.), The Dada Painters and Poets: An Anthology (New York: Wittenborn, Schultz, 1951) s. 235.

[11] Hans Arp, Dadaland, aktaran Hans Richter, a.g.e., s. 25.

[12] Bruitizm, müzik dışında kalan kaynakların ve bağlamların müzikte kullanılması.

[13] Hans Arp, Dadaland, aktaran Mel Gordon, “Dada Performance – An Introduction”, Dada Performance, der. Mel Gibson (New York: PAJ Publications, 1987) s. 15.

[14] Richard Huelsenbeck, Memoirs of a Dada Drummer, der. Hans J. Kleinschmidt, çev. Joachim Neugroschel (New York: Viking Press, 1974) s. 9-10.

Dada'nın 100. Yılı, Dada