e-flux’ın Nisan 2015 Sayısı Yayınlandı: Gayri Maddi Altyapı Olarak Mimarlık

6/4/2015 / skopbülten

 

 

Mimarlık hâlâ toplumsalı inşa etmenin en somut yolu. Ama “mimarlık” dediğimiz sistem sadece fiziksel, somut, görünür olana indirgenemez. Avangard mimarlığın tarihinde gayri maddilik ve soyutluk, bir özgürleşme vaadi taşıdı; binanın, tamamlanmışlığın, yerçekiminin ya da gerçekliğin ağırlığından kaçış imkânı sundu. Saf bilgiden, yeni bir çağdaş mimarlık inşa edilecekti – paylaşılacak bir fikir olarak kâğıt üzerinde taslağı çizilecek, üçboyutlu mekânda hatta herhangi bir mekânda inşa edilmenin teknik zorluklarıyla asla uğraşmayacak bir mimarlık. Avangardın tarihi –Beatriz Colomina’nın dediği gibi– medya ve iletişimle olan ilişkisinden ayrılamaz. Bina etmek, hesaplamayı, düzenlemeyi, kuralları ve mevcut altyapıları aşarak, düşüncenin ve ruhun hızında ilerleyecekti.

Günümüzde mimarlar çalışmalarını böyle radikal kavramlarla ifade etmiyorlar. Çin’de ve Körfez ülkelerinde müşteri peşinde koşmakla meşgul oldukları için olabilir mi? Belki. Ama günümüzün mimarlarının baş etmek zorunda olduğu bir gerçek var: Tarihte mimarlığı mekânların ve kentlerin inşasıyla ve planlanmasıyla ilişkisi çerçevesinde konumlandırmış mekânsal düşünmeye, bugün başka gayri maddi ve somut olmayan güçler hâkim. Keller Easterling’in başka bir dosya için yazdığı metinde dediği gibi: “Geleneksel tanımıyla mimarlığın, artık açık ve ölçülebilir mekânsal değişimin en önemli kaldıraçlarından bazılarına erişimi yok, bunların kontrolünü büyük ölçüde finans endüstrilerine bırakmış durumda.”

Peki bu kaldıraçlar neler? Veya mimarlık, baştan beri, iletişimde, ya da savaşta, enkazlarda, hafızada, turizmde ve kültürel sermayede gayri maddi ya da somut olmayan mekânsal etkilere nasıl form verdi? Mimarlık, daima, etik sınır ihlallerini tersinden okumanın, onlara şu veya bu biçimde form vermenin yolunu sunmadı mı? Fiziksel mimarlık, nasıl oldu da daima ideolojinin bir belirtisi olageldi? Mimarlığın oldum olası bir iletişim altyapısı olmasını sağlayan neydi?

 

 

 

UNESCO on yıldır, kültür mirası kavramının sınırlarını genişleterek gayri maddi ve somut olmayan kültür ürünlerini de bu kavrama dahil eden bir girişim yürütüyor. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültür Mirası listesi, dünya kültürünün başka bir katmanını görünür kılmanın ve birbirinden uzak coğrafyalar arasında incelenebilir hale getirmenin yanı sıra, “miras”ın daha da genişleyerek kültürden bilgi veribankasına ve tekrar kültüre çevrilmesinin önünü açıyor. Lübnanlı mimar Bernard Khoury’nin, bir mekândaki anıları veri olarak kaydedecek, ama kaydettiği her kilobit ya da megabitte kendi maddi varlığını imha edecek bir bina hayal ederken yapmaya çalıştığı da buna benzer bir şey olabilir mi?

e-flux derginin, iki dosya halinde yayınlanacak mimarlık özel sayısı, bu görünmez ve somut olmayan güçlerin şehirleri nasıl yeniden inşa ettiği, ve mimarlığın vaktiyle oynadığı rolün kat kat ötesine geçerek mekânı nasıl yeniden şekillendirdikleri konusunda fikir geliştirmeyi hedefliyor. Bu güçler veri akışlarından ve teknokratik enformasyon yollarından ibaret değil; fiilî inşa çalışmasını hangi ellerin yerine getirdiği konusundaki etik soruları, işgücü piyasalarının, ekonomik akışların ve kolonyal hafızanın maddi ifadelerine çeviriyorlar. Bu güçler, bina etmenin biçimsel alanından, araştırma temelli üniversitelerin, gecekonduların, karaborsaların, gölge ağların ve mahkemelerin enformel alanına geçişi de içeriyor.

Nikolaus Hirsch, Julieta Aranda, Brian Kuan Wood, Anton Vidokle [Sunuş yazısından kısaltıldı]

Çeviri: Elçin Gen

 

İÇİNDEKİLER

Keller Easterling: IIRS

Pier Vittorio Aureli: Intangible and Concrete: Notes on Architecture and Abstraction

Justin McGuirk: Honeywell I'm Home . The Internet of Things and the New Domestic Landscape

Ravi Sundaram: Post-postcolonial Sensory Infrastructure

Eyal Weizman: Violence at the Threshold of Detectability

Philip Urpsrung: Out of Bologna . Lacaton and Vassal's Nantes School of Architecture

Felicity D. Scott: Vanguards

 

ağ toplumu, mimarlık