/ Episod / Halil Edhem'in Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonuna Dair...

 

Halil Edhem, Osman Hamdi Bey’in kardeşi olarak; ve de ilk müzemiz Müze-i Hümayun ile Sanayi-i Nefise Mektebi’ne Hamdi Bey’i müteakiben yaptığı müdürlük ile bilinir. Öte yandan Ali Artun, Halil Edhem’in farklı bir yönünü ortaya koymuş, modern müzeolojinin tarihsel, kategorik ve söyleme dayalı yapısına uygun bir sanat koleksiyonu oluşturmasına değinmiştir[1]. İşte bu koleksiyonun 1910-1914 yıllarına rastlayan kuruluş sürecinde Halil Edhem’in connosseur olarak konumu, bu süreçteki arka plan ve dönemin sanat ortamından bu koleksiyona yönelen kimi tepki ve öneriler, oldukça ilginç bir hikâye oluşturuyor.

 

Halil Edhem

 

Bilenler bilir, Osman Hamdi Bey, 1881’de Müze-i Hümayun’un başına gelir gelmez, Louvre Müzesi ve Ecole des Beaux Arts’ın modelini oluşturduğu bir modern sanat eğitiminin kuruculuğuna soyunur. 1882’de Sanayi-i Nefise Mektebi, o sırada Çinili Köşk’te yer alan Müze-i Hümayun’un hemen yakınında kurulur. Abdülhak Şinasi’nin deyişiyle bu mektebin “... binası mahsus ve müze yanında inşa olunur, Hamdi Bey binanın haricinde yapılmış hücreler içine eski bir takım heykeller koyar.”[2]1887 yılında çıkardığı Sanayi-i Nefise Mektebi yönetmeliğinde ise Osman Hamdi Bey, doğru bir sanat eğitimi için akademinin yanında bir güzel sanatlar müzesinin gerekliliğini vurgular. Bu nedenle de yönetmeliğe “Halen mecvut olan Asar-ı Atika Müzesi’nden başka resim ile oyma işlere ayrılan bir müze”nin kurulması maddesini ekleyerek, arkeoloji ve güzel sanatları birbirinden ayıran bir kategorileştirmeye gider.[3] Sanat müzesini açmak üzere 1908 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne belli bir miktar bütçe ayrılır, ancak Kudüs’te yapılacak bir müze ile Bursa müzesinin tadilatına beklenenden fazla harcama yapıldığı gerekçesiyle bütçe verilmez.[4] Bu nedenle de, müzeye ilişkin icraatları yarım kalan Osman Hamdi Bey, “... bu büyük adam, ölürken kardeşi Halil Edhem’e iki vasiyette bulunur.” İlki, “Kendisinin pek sevdiği o yere defnolunması”dır. İkincisini ise şu sözlerle ifade eder: “Müzeyi sakın bırakma, sıkı tut, iyi müdafaa et”.[5]

 

Topkapı Sarayı’nın surları içinde yer alan Çinili Köşk

 

 

Çinili Köşk’ün karşısında 1891 yılında hizmete açılan Müze-i Hümayun binası.

(Bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi ana binası.)

 

Sanayi-i Nefise Mektebi (Bugünkü Eski Şark Eserleri Müzesi)

 

Halil Edhem bu vasiyeti çok ciddiye alır, Müze-i Hümayun’u hem korur hem de geliştirir. O kadar ki, müzeye düşkünlüğü nedeniyle Sanayi-i Nefise Mektebi müdürlüğünü layıkıyla yerine getirmemekle sıkça eleştirilir. Hatta bu sebeple düşman bile edinir.[6] Halil Edhem’in başlıca gayesi, Osman Hamdi Bey’in icraatlarını ileri götürmek ve sanat müzesini açmaktır. Bu dönemlerde, bir sanat müzesinin gerekliliğine dair sesler çeşitli gazete ve dergilerde de duyulmaktadır. Örneğin, 1911-1914 yılları arasında yayınlanan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi’nde Raif Necdet “Ah bizde de bedayi-i sanatı (sanat hazinelerini) zaferle teşhir eden müzelerin çoğalması ve halkın bu müzelere layık olduğu ehemmiyeti verebilecek bir seviyeye çıkmasını dilerim” diye yazar.[7] Aynı cemiyete üye olan Sami de Louvre Müzesi’ne yaptığı bir geziden sonra “Bizim müzeye ihtiyacımız var! ... Bir gün birileri yaptığınız eserler nerededir dediğinde ne diyeceğiz?” diye sorar.[8] Aslında Halil Edhem, bu serzenişlerden çok önce, 1910 yılında, İstanbul mebusu Zehrab Efendi’yi bir müze için koleksiyon oluşturmaya ikna etmiştir bile. Zehrab Efendi, Halil Edhem’in önerisiyle sanat müzesi kurmak üzere bir koleksiyon oluşturulması için her sene yüz bin kuruş ödenek önerisini Meclis-i Mebusan’a getirir ve karar alınır.[9]

Halil Edhem’in hayali sadece Osmanlı sanatına yer veren küçük çaplı bir ulusal sanat müzesi değildir. Tam tersine, Louvre modelini takiben, çağdaşlık ve medeniyetten hak talep eden, Osmanlı ile Avrupa’nın yan yana, ulusal ekollere göre sergilendiği bir sanat tarihi anlayışını müzede temsil etmenin peşindedir. Bu nedenle de, kendisine verilen bütçe Avrupa’dan orijinal eser getirmeye yeterli olmayınca, bazı eserleri kopya ettirmek konusunda da çekince duymaz. Önemli olan modern bir sanat tarihi okumasını görselleştirmektir. Halil Edhem büyük bir titizlikle elde bulunan eserleri inceler ve bu okumaya göre koleksiyonun eksik kalan parçalarını da kopyalarla tamamlar. O dönemlerde henüz orijinal eser fetişizmi başlamamış olduğundan (elbette Walter Benjamin de henüz o meşhur makalesini yazmamıştır[10]), eski eser kopyalama uygulaması zaten pek çok müzede uygulanmaktadır. Buna rağmen Halil Edhem’in kopya eser toplaması tepki çeker. Özellikle daha ulusalcı bir görüşe sahip olduğu bilinen Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi’nde çıkan yazılar oldukça serttir. Sami, “Galeriye ecnebi kopistleri imzası altında eski tablo kopyaları dolduracağımıza -velev ki az olsun- orijinal eserler cemine gayret edilse, acaba zarar mı ederiz?” diye sorar, “bir kaç sene sonra renkten, rayihadan eser kalmayacak kopyaları bırakıp halen sergilenme imkânı bulamamış Osman Hamdili, Şeker Ahmet Paşalı saray hazinesindeki koleksiyonu”[11] hatırlamaya davet eder. H. Avni ise daha sert bir üslupla, kopyaları birer cesede benzetir:  “Velhasıl bu hususta halkın zihnini açmak vazifesi yine biz ressamlara düştüğünden kopyalar gelip de galeri açıldığında bunları şiddetle tenkit edip ahaliye bağırmak, sakınınız, oraya gitmeyiniz, ruhsuz bir takım cesetler göre göre hislerinizi köreltmek, öldürmek istemezseniz Müze’ye ayak basmayınız, demek de yine bizim vazifemiz olacaktır ve bunu istemeyerek yüz bin teessüfle yapacağız”.[12]

Halil Edhem, bütün eleştirilere rağmen 1914 yılına kadar aldığı bütçeyle, daha sonraları Elvah-ı Nakşiye olarak anılacak olan koleksiyonu oluşturur. Bu koleksiyon için ayrı bir müze kurmayı başaramaz, ama koleksiyon çeşitli dönemlerde Dolmabahçe Sarayı ile Sanayi-i Nefise Mektebi’ndeki galeride sergilenir. Belki bundan daha önemlisi Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu adıyla basılan katalog çalışmasıdır. Bu katalogda Halil Edhem, koleksiyonunun oluşturulma sürecini anlatırken, aynı zamanda sanat eserlerini modern müzeolojik akla göre tasnif eder. Buna göre, modern sanat müzesinin birinci kısmını, Osmanlı’nın ‘Batı tarzı’ sanat geçmişi eski olmadığı için ‘çağdaş’ sayılan kimi Osmanlı ressamlarına, ikinci kısmını ‘çağdaş’ Avrupa sanatçılarına, üçüncü kısmını eski ustaların (old masters) orijinal eserlerine ve dördüncüyü de eski ustaların kopyalarına ayırır. Bu tasnif, 1937 yılında Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nde kurulacak olan Resim ve Heykel Müzesi’nde de birebir uygulanacaktır. Diyebiliriz ki Andre Malraux’nun “duvarları olmayan müze”sinden çok daha önce, Halil Edhem aslında Türk sanat tarihini “duvarsız ve mekânsız” olarak müzeleştirmeyi başarmıştır.

 



[1] Ali Artun, “Halil Edhem’in Modern İstanbul Müzesi”, 8 Kasım 2010, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Osman Hamdi Bey’in Ölümünün 100. Yıl Dönümü Sempozyumu. http://www.aliartun.com/content/detail/57

 

[2] Aslı 1934 yılında Ülkü dergisinde yayınlanmıştır. Abdülhak Şinasi, Türk Müzeciliği, (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010), s. 63.

 

[3] Başbakanlık Arşivi, Dahiliye İradeleri, no: 67709.

 

[4] Başbakanlık Arşivi, Maarif Nezareti, no: 52.

 

[5]  Aslı 1936 yılında Ülkü dergisinde yayınlanmıştır. Abdülhak Şinasi, Türk Müzeciliği, (İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2010), s. 63.

 

[6] Ogan, H., Halil Edhem Hatıra Kitabı, (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1947).

 

[7] Aslı 3 Şubat 1912 yılında yayınlanmıştır. Raif Necdet, “Heyecan-ı Hayat”, Y. Zihnioğlu (ed.), Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi 1911-1914, (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2007), s. 101.

 

[8] Aslı 11 Nisan 1911’de yayınlanmıştır. Sami, “Bizim Müzeye İhtiyacımız Var”, Y. Zihnioğlu (ed.), Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi 1911-1914, (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2007), ss. 37-38.

 

[9] Edhem, H., Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu, (İstanbul: Milliyet Yayınları, 1970).

 

[10] Walter Benjamin, “The Work of Art in the Age of Mechanical Reproduction”, Illuminations.

 

[11] Aslı 16 Şubat 1912’de yayınlanmıştır. Sami, “Sanayi-i Nefise’ye Dair”, Y. Zihnioğlu (ed.), Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi 1911-1914, (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2007), ss. 87-89.

 

[12] Aslı 25 Mart 1912’de yayınlanmıştır. Avni, “Sanayi-i Nefise Mektebinde Küşadı Musammem Galeri İçin”, Y. Zihnioğlu (ed.), Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi 1911-1914, (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2007), ss. 110-113.

 

episod