/ Pasajlar / Eleştiri Nedir?

Hakikat Politikası kitabı, Michel Foucault’nun, Kant’ın 1784’te yazdığı “Aydınlanma Nedir?” makalesi çevresindeki düşüncelerini derliyor. Foucault 1978’den başlayarak, birçok konuşmasında ve yazısında yeniden ele aldığı bu düşüncelerinde, çok temel bazı soruların cevaplarını arıyor. Örneğin, “Eleştiri Nedir?”, “Devrim Nedir?”, “Aydınlanma Nedir?”. Aynı sırada, kendisinin bilgi, iktidar ve özne arasındaki ilişkilerin jeneolojisiyle ilgili projesinin entelektüel saiklerine dair bilgiler veriyor. Aşağıdaki iki pasaj, Foucault’nun “eleştiri” ve “eleştirel felsefe” kavrayışına ilişkin iki iz.

 

 

İncil, hukuk, bilim, yazı, doğa, kendinle ilişki; hükümran, yasa, dogmatizmin otoritesi. Hükmetme ile eleştirinin birbirleriyle etkileşiminin, nasıl Batı kültür tarihinin en önemli fenomenlerini ortaya çıkardığı görülüyor; hem dilbilimin, hem felsefi düşüncenin ve yöntemsel düşüncenin, hem de hukuksal analizin gelişmesinde. Ama her şeyden önce, eleştirinin özünün birbirine bağlı olan bir demet ilişkiden oluştuğu görülüyor; veya iktidar, hakikat ve özne arası ilişkilerden. Ve eğer, hükmetme, bireylerin bir hakikate bağlı olan iktidar mekanizmaları aracılığıyla, bir toplumsal pratiğin gerçekliğine tabi oldukları bu hareketse, tamam o zaman! O zaman eleştirinin, öznenin iktidar hakkında hakikati, hakikat söylemleri konusunda da iktidarı sorgulama hakkını kullandığı hareket olduğunu söyleyeceğim. Öyleyse, eleştiri, iradi başkaldırının, bile bile inatçılığın sanatı olacak. Eleştiri, bir kelimeyle hakikat politikası diyeceğimiz bağlamda, öznenin hükmedilmekten kurtuluşunu temin edecek.

Bu tanım… Kant’ınkinden çok da farklı değil. Ama Kant’ınki eleştiriyi tanımlamıyor. Başka bir şeyi tanımlıyor: Aufklärung [Aydınlanma]. Kant’ın Aufklärung olarak tarif ettiği, benim eleştiri olarak tarif etmeye çalıştığım şey. Batı dünyasında, tarihsel olarak, topluma hükmetme süreciyle özgül bir tavır olarak kendini gösterdiğine inandığım eleştirel tavır… Kant için, Aufklärung tarafından ileri sürülen bilme cesareti, bilginin sınırlarını tanımayı da içeriyordu… İktidar ve hakikat bağlamında özneyi hükmedilmekten kurtarma girişimini Aufklärung’un bugününe ve geleceğine bir giriş olarak tanımlarken, Kant aynı zamanda eleştiriyle ilgili esas sorumluluğun ne olduğunu da belirtiyordu: bilgiyi bilmek.

                                                                 Ÿ            *    

Benim projemin amacı, bir özne jeneolojisi inşa etmek. Yöntem, bilginin arkeolojisi; analiz alanı ise teknolojiler dediklerim. Yani, özne hakkındaki belirli tekniklerin ve söylemlerin eklemlenmesi… Bu teorik analizin bir politik boyutu olacak. ‘Politik boyut’la kastettiğim, kendimizde ve çevremizde, kabul etmek, reddetmek ve değiştirmek istediklerimize ilişkin bir analiz. Bu, başka çeşit bir eleştirel felsefe aramakla ilgili bir mesele. Nesneyle ilgili bilgimizin sınırlarını ve koşullarını arayan eleştirel bir felsefe değil de; öznenin, kendimizin dönüştürülmesinin sonsuz olanaklarını arayan bir eleştirel felsefe.

Michel Foucault, The Politics of Truth (Los Angeles, Semiotext(e), 2007) s. 47-50, 152-153.

pasajlar