/ Pasajlar / Sanat ve Hayat

Aşağıdaki pasaj, Hans Haacke’nin Nisan 1968'de Jack Burnham’e yazdığı bir mektuptan alınmıştır. Birçok eleştirmene göre Haacke'nin sanatı, 1968'den sonra bir "toplumsal" dönemece girmiş; Jack Burnham'in öncülüğündeki bilim ve doğa temelli sistemler sanatı'nı, politik vurguları öne çıkan "kurum eleştirisi" yönünde geliştirmeye başlamıştır. Mektuba damgasını vuran kötümser ruh haline karşın, Haacke'nin ifade ettiği "rahatsızlık", uzun yıllar büyük kurumlardan dışlanmasına, sansüre maruz kalmasına rağmen yolundan şaşmamasını sağlamış gibidir. Pasajın alındığı kaynak: Art and Social Change, ed. Will Bradley ve Charles Esche (Tate Publishing, 2007) s. 174.  

 

Shapolsky et al., Manhattan Real Estate Holdings, a Real Time Social System, as of May 1, 1971, (Shapolsky ve diğerleri, Manhattan Gayri Mülkleri, 1 Mayıs 1971 İtibarıyla Gerçek Zamanlı Bir Toplumsal Sistem). Eser, Haacke’nin Manhattan’da yaşayan Shapolsky ailesinin mülkleriyle ilgili araştırmasından oluşuyor. Harry Shapolsky, New York’taki bütün ev sahiplerinden daha fazla gecekonduya sahipti. Haacke’nin kamu kayıtlarını inceleyerek yürüttüğü araştırması, Shapolsky’nin farklı mülklerinin farklı isimlerle kayıtlı şirketler tarafından yönetildiğini ortaya çıkarıyordu. Kiraya verilmiş apartmanlara ait 140 küsur fotoğrafa, daktiloya çekilmiş bilgiler eşlik ediyor, belli bir bölgedeki ucuz konutlar üzerinde tekel kurmuş varlıklı ailenin suçları ifşa ediliyordu. New York Guggenheim Müzesi’nde Hans Haacke: Systems başlıklı bir sergide gösterilmesi planlanan eser Müze yönetimi tarafından “uygunsuz” bulunmuş, sergi iptal edilmiş ve eseri savunan küratörün görevine son verilmişti. [e-skop]

 

Geçen hafta Martin Luther King’in öldürülmesi benim için büyük bir şok oldu. Bu olay, uzun zamandır zaten bildiğim bir şeyi, ilk kez böylesine büyük bir burukluk ve çaresizlikle hissetmeme neden oldu: Yaptığımız şeyin, heykel yapmanın veya heykel hakkında konuşmanın, toplumumuzdaki acil sorunlarla hiçbir ilişkisi yok. Her kim sanatın hayatı daha insani kılacağına inanıyorsa, safdildir. Mondrian da o saf azizlerden biriydi. Hangi resmi, heykeli ya da happening’i üretirsen üret, bir fark yaratması gereken asıl alanda, yani politik düzeyde, hiç ama hiçbir şeyi değiştirmiyor. Sanat politik bir araç olmaya tamamen elverişsiz. Dünyanın hiçbir ışık enstalasyonu, bir polisin bir siyahı öldürmesini engellemeyecek. Dediğim gibi, bu gerçeğin yıllardır farkındayım ama bugüne kadar beni rahatsız etmiyordu. Neden bu alanda çalışıyorum diye nicedir soruyorum kendi kendime, buna hâlâ cevabım yok. Ama artık rahat değilim.

sanat-politika, sanat-hayat, pasajlar, Hans Haacke