/ Pasajlar / Sanatçı Marx

Eric Hobsbawm, Komünist Manifesto üzerine yazısında bu metnin “koyu, veciz belagati”nden bahseder ve politik retorik olarak “neredeyse kutsal kitabınkine denk bir gücü” olduğunu belirtir. “Okurlar,” diye yazar Hobsbawm, “bu olağanüstü bildiriye damgasını vuran  tutkulu inanca, sözün özündeki yoğunluğa, zihin ve üslup gücüne kapılmaktan kendilerini alamazlar”. Komünist Manifesto, fütüristler ve sürrealistler gibi avangard sanatçıların devraldığı bir bildiri mirasının başlangıcıdır ki, taşkın söz oyunları ve mübalağaları bu ateşli bildirileri başlı başına birer sanat eserine dönüştürmüştür. Manifesto türü, teori ile retoriğin, olgu ile kurgunun, program ile performansın karışımını temsil eder ve bugüne kadar ayrı bir inceleme konusu olarak ciddiyetle ele alınmışlığı yoktur.

Marx da bir nevi sanatçıydı. Onun ne kadar çok okuduğu ve eserlerinin edebi üslubu üzerinde nasıl kılı kırk yararak çalıştığı genelde unutulur. Bizzat kendisi, Kapital’in “ekonomik zırvaları”ndan kurtulup Balzac üzerine kitabının başına oturmayı nasıl iple çektiğini anlatır. Nitekim Marksizm de esasen emekle değil, boş zamanla ilgilidir. Çalışmak zorunda olmaktan nefret eden herkesin dört elle sarılması gereken bir projedir Marksizm. En değerli faaliyetlerin sırf zevk için yapılanlar olduğunu ve bu bakımdan sanatın en hakiki insan faaliyeti olduğunu savunur. Marksizme göre böyle bir toplumu mümkün kılacak maddi imkânlar ilkede mevcuttur, ama bu imkânlar, büyük çoğunluğumuzu Neolitik atalarımız kadar çok çalışmaya mecbur edecek şekilde hayata geçirilmektedir. Velhasıl, insanlık olağanüstü ilerleme kaydetmiş, ama zerre ilerlememiştir.

 

Jose Clementé Orozco, Bilim, Emek, Sanat, 1931

 

Terry Eagleton’ın 3 Mart 2011’de London Review of Books’ta yayınlanan “Indomitable” başlıklı yazısından alınmıştır.

 

sanat ve emek, pasajlar