Rudolf Belling İstanbul’dayken…

25/4/2017 / skopbülten

Rudolf Belling kendi kendisini yetiştirmiş Berlinli bir heykeltıraş. Ama sonradan akademik bir eğitim alıyor. 1918’de devrimci sanatçı birliği Novembergruppe’nin kuruluşuna katılıyor. Eserlerini Berlin Ulusal Galerisi’nde sergiliyor; bazı yapıtları Galeri’nin koleksiyonuna giriyor. Belling, kendi tabiriyle, “heykelde mekân problemleri üzerindeki etütler aracılığıyla giderek anıtsal heykele” yöneliyor,  “Modern mimarlarla” çalışmaları sonucunda, mimari ve heykel arasındaki sıkı ilişkiler üzerine kafa yoruyor. Heykeli, “plastik ve mekânın sentezi” olarak gördüğü için, sürmekte olan eğitimin hatalı ve tükenmiş olduğunu tespit ederek eğitimde reform üzerine çalışmalar yapıyor. [1] Hitler'in modernist ve avangard estetiğe karşı açtığı savaş sırasında Belling'in eserleri de yasaklanıyor, müzelerden ve kamusal mekânlardan kaldırılıyor.

 

Rudolf Belling (1886-1972).

 

Rudolf  Belling’in hayatında uzunca bir İstanbul safhası var. Türk hükümetinin teklifini kabul ederek 1937’de İstanbul’a geliyor ve 1954’e kadar Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Şubesi Şefi olarak buradaki eğitimde de bir dizi reform gerçekleştiriyor; okuldaki eğitimi Sanayi-i Nefise çizgisinden çıkarıp çağdaş anlayışa uygun hale getiriyor. Tıpkı onunla aynı zamanda Resim Şubesi başına getirilen Léopold Lévy ile 1930’dan beri Mimari Şubesi’nin başındaki Ernst Egli’nin kendi bölümlerinde yaptıkları gibi… “Eski, klasik tarzda ve tamamıyla realist” heykel eğitimi Celal Esat Arseven’e göre Belling sayesinde “modernleşiyor.”[2]

O yıllarda Belling’in öğrencisi olan ve sonradan aynı bölümde hocalık yapan heykeltıraş Hüseyin Gezer de eğitimde kayda değer ilk değişimin onun sayesinde gerçekleştiği fikrindedir:

 

… Ve heykel eğitimi tamamen değişti: ‘Heykel’ doğayı kopya etmek değildi artık. Onun geometrik yorumudur, plastik tercümesidir. Bu hususları model üzerinde gösterir, açıklardı. Ve ‘Heykel’i geometrik bir problem konusu olarak irdelerdi. Biz, o zamandan sonra, soyut heykeli kavramıştık.[3]

 

Belling 1938’de Maarif Vekaleti’nin talebiyle İstanbul Üniversitesi’ne konacak bir Atatürk anıtı için maketler hazırladı. Aralarından seçimi Atatürk yaptı. Kaidesine “Gençliğe Hitabe”den alıntılar konacak, Belling heykeli öğrencileriyle birlikte yeni kurdukları atölyelerde gerçekleştirecekti. Ne var ki, ödenek yokluğundan bu proje gerçekleşemeden kaldı. Belling 1940 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi bahçesine, 1943-44 yıllarında da Taksim’e, İnönü Gezisi’ne konmak üzere birer İnönü anıtı hazırladı. Taksim heykeli, Demokrat Parti iktidara gelince yerine konmadı. Yıllarca Belediye’ye ait bir depoda bekledikten sonra nihayet 1982’de, Lozan Antlaşması’nın 60. yıldönümünde İnönü'nün Maçka’daki evinin önündeki küçük parka yerleştirildi.

 

 

Rudolf Belling İsmet İnönü ile birlikte

 

1951’den itibaren Belling'in asistanlığını İlhan Koman yapıyordu. O yıllarda Belling Anıtkabir’e yapılacak heykel ve rölyeflerin “teknik hususlarını idare ve kontrol etmek” üzere görevlendirildi. Belling bu iş için açılacak müsabakaya yalnızca Türk sanatçıların katılmasını istiyordu. Bir anlamda kendi öğrencilerini ve meslektaşlarını, hatta Türk heykeltıraşlığını ve kendi hocalığını kesin bir sınava zorluyordu.[4]

Belling 1952'de Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki görevinden ayrıldı. Ancak 1949 yılından beri sürdürdüğü İstanbul Teknik Üniversitesi'ndeki modlaj derslerini 1965'e değin sürdürdü. 1966'da da Türkiye'den ayrılarak Almanya'ya döndü. 1955'te Federal Almanya Büyük Hizmet Nişanı almış, ve arkasından da Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'ne üye seçilmişti. [E.K.]

 

 

 


[1] Ataman Demir, “Rudolf Belling (1886-1972)”, Arşivdeki Belgeler Işığında Güzel Sanatlar Akademisi’nde Yabancı Hocalar, Philip Ginther’den (1929) – (1958) Kurt Erdmann’a Kadar  içinde (İstanbul; Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2008) s. 93. Bu yazıdaki bilgiler  büyük ölçüde bu kaynaktan derlenmiştir.

[2] Aktaran, a.g.e., s. 97.

[3] Aktaran, a.g.e.

[4] Aktaran, a.g.e., s. 110.