/ Sürrealizm 1924-2014 / Beyaz Eldivenler

Sürrealizmin 90. yıldönümü vesilesiyle yayına başlayan Skop dizisi, Philippe Soupault’nun Gerçeküstücülüğün Kökenleri ve Başlangıcı başlıklı metninden sonra, Soupault’nun André Breton’la birlikte yazdığı Manyetik Alanlar’dan bir bölümle devam ediyor: "Beyaz Eldivenler". İlk sürrealist metin sayılan Manyetik Alanlar, iki yazarıyla birlikte Louis Aragon'un 1919 Mart'ında kurduğu Littérature dergisinde yayınlandı. Littérature, Paul Éluard, Benjamin Peret ve Jacques Vaché gibi genç edebiyatçıların yazılarına da yer verdi. Sürrealizm dizisini, önümüzdeki hafta, Vaché'nin metinleriyle sürdüreceğiz. Ama önce, bu sanatçının bütün sürrealistleri derinden etkileyen intiharına değineceğiz.

 

     Breton. Fotoğraf: Man Ray                                 Philippe Soupault, Robert Delaunay

 

Manyetik Alanlar, ilk gerçeküstücü metin sayılır. Breton-Soupault ikilisi, kitabı oluşturan metinleri çeşitli “hız”larda yazmışlardır: bu farklı “hız”lar, farklı algılama ve aktarma biçimlerine tekabül eder. Önce Aragon’a okunan Manyetik Alanlar, 1919’da Littérature dergisinde yayınlanmaya başladığında bir hayli gürültü doğurmuştu.

 

Beyaz Eldivenler’den

Büyük otellerin koridorları ıssızdır ve puro dumanı gizlenir.Adamın biri uykunun basamaklarından iner ve yağmur yağdığını fark eder. Camlar beyazdır. Yanı başında bir köpeğin dinlendiği bilinir. Bütün engeller ortalıktadır. Pembe bir fincan, verili bir düzen vardır ve hizmetçiler acele etmeksizin dönenirler. Gökyüzünün büyük perdeleri açılır. Bir vızıldama bu ani yola çıkışı suçlar. Böylesine tatlı biçimde kim koşabilir? İsimler yüzlerini yitirirler. Sokak ıssız bir yoldur artık.

O gün saat dörde doğru çok iri bir adam çeşitli adacıkları birbirlerine bağlayan köprüden geçiyordu. Çanlar ya da ağaçlar çalıyordu. Adam dostlarının sesini duyduğunu sanıyordu: “Tembel gezintiler bürosu sağda,” diye bağırılıyordu ona “ve cumartesi günü seni yazacak ressam”. Yalnızlıkların komşuları eğiliyordu ve bütün gece sokak lambalarının ıslıkları duyulmuştu. Kaprisli ev kan kaybediyordu. Hepimiz yangınları severiz; gökyüzünün rengi değiştiyse, bir ölüdür geçen. Daha ne umulabilir? Bir başkası, parfüm dükkânının önünde, uzaktan gelen davul seslerini dinliyordu. Başının üzerinde dolanan gece omuzlarına kondu. Kuralcıl yelpazeler satılıktı: Meyve vermiyorlardı artık. Denize açılım noktalarına doğru sonuçlar bilinmeden koşuluyordu. Umutsuz duvar saatları tespih çekiyorlardı. Erdemli kovanlar örgütleniyordu. Şehirlerin gücünü temsil eden büyük caddelerden kimse geçmiyordu. Tek bir fırtına yeterliydi. Çok uzakta ya da yanı başımızda, hapishanelerin nemli güzelliği bilinemezliğini koruyordu. En iyi sığınaklardır istasyonlar çünkü yolcular asla güzergâhı bilmezler. Avuç çizgilerinde sadakatın en kokusuz rehinelerinin gelecekten yoksun olduğu okunur. Kasları gelişmiş çocuklarla ne yapabiliriz? Arıların sıcak kanı içme suyu şişelerinde korunur. Bulunmuş içtenlikler görülmedi hiç. Ünlü adamlar yürekleri hoplatan şu güzel evlerin tasasızlığında yitiriyorlar hayatlarını.

Gergedan Dergisi Gerçeküstücülük Özel Sayısı, Ağustos 1987, s. 28.

Sürrealizm 1924-2014, Breton