Türkiye, Brezilya ve Şimdi de Art Basel: Her Yer Direniş Her Yer Gaz

22/6/2013 / skopbülten

Japon sanatçı Tadashi Kawamata’nın bu yılki Art Basel’de yer alan ve fuarın ana girişinde Messeplatz’a kurulan enstalasyonu “Favela Café”yi geçtiğimiz hafta işgal eden, burayı kamusal bir alan olarak yeniden düzenleyen yaklaşık yüz kişilik bir gruba polis yüksek sesle müzik çalındığı ve uyarılara rağmen müziğin sesi kapatılmadığı için göz yaşartıcı gaz ve plastik mermiyle müdahale etti.

“Favela Café” başlıklı enstalasyon, on sekiz adet gecekondu benzeri yapıdan oluşuyor. Kawamata’nın Baselli mimar dostu Christophe Scheidegger ile tasarladığı enstalasyon, işgalciler gelene dek, fuarı gezenler için bir dinlenme ve yeme-içme mekânı olarak kullanılıyordu. Fuarın ardından “Landstelle” projesine bağışlanacak olan yapıların Basel’in liman bölgesine yerleştirilmeleri ve burada beş yıl boyunca restoran, bar vs. olarak hizmet vermeleri planlanmıştı.

 

 

Brezilya’da kentlerin hemen dışında yer alan gecekondu mahallelerine ve gettolaşmış bölgelere favela deniyor. Rio de Janeiro nüfusunun % 30’u bu bölgelerde yaşıyor ve suç oranının hayli yüksek olduğu kimi noktalarına polis bile giremiyor. Son yıllarda gittikçe artan yoksulluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlik bu bölgelerin daha da genişlemesine yol açmış. Hal böyleyken Kawamata’nın fuar alanına yerleştirdiği ve adını “Favela Café” koyduğu yapı, işgalci grubun sözcüsünün yaptığı açıklamaya göre, bir başkasının yoksulluğunu trendy bir mekân “konsepti” olarak sunmaktan başka bir şey değil ve genel olarak sanat fuarlarında göze çarpan yozlaşmanın bir uzantısı; yiyecek ve içeceklerin fahiş fiyatlara satılması da protestoları alevlendiren bir diğer etmen. Tartışma yaratacağı aşikâr olan bu enstalasyonu işgal edenleri polise şikâyet edenler ise bizzat Art Basel organizatörleri. Başlangıçta ses çıkarılmayan veya görmezden gelinen protestolara bir son vermek isteyen organizatörler çareyi yüksek sesli müziği bahane etmekte bulmuş. Ancak müdahalenin boyutlarına ve uygulanan şiddete bakıldığında, Gezi Direnişi çerçevesinde son birkaç haftadır başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin pek çok şehrinde polisin uyguladığı “orantısız güç” İsviçre polisine de örnek olmuş gibi görünüyor. Basel Emniyet Müdürü Baschi Dürr’ün Basler Zeitung’a yaptığı açıklama, polis şiddeti ve insanların protesto hakkının engellenmesi söz konusu olduğunda her yerde aynı bahanenin kullanıldığını gösteriyor: “Üzerlerine iskemle fırlatılan polisler elbette kendilerini koruma hakkına sahipler. Kaldı ki önceden sözlü bir uyarı yapılmış ve dağılmaları istenmişti fakat ikna olmadılar.” Bir diğer benzerlik de İsviçre medyasının işgalcileri yansıtma biçimi: Sergi alanını tebeşirle çevrelemek dışında herhangi bir şeye zarar vermeyen bu insanları medya, polise nedensiz yere saldıran vandallar olarak göstermiş. Oysa enstalasyonun yer aldığı Messeplatz meydanı, tıpkı Gezi Parkı gibi kamusal bir alan ve burada bir işgalci varsa o da Art Basel’in kendisi.

Aşağıda yer alan iki videodan üstteki, İsviçre medyasının verdiği montajlanmış görüntüler ve buradan bakınca olayların tam olarak nasıl geliştiği anlaşılmıyor. İkincisi ise sergi alanı içinden çekilmiş ham görüntüler ve polisin insanlara nasıl beklenmedik bir yoğunlukta saldırdığını daha net ortaya koyuyor. [NÖ]

 

 

 

Kaynaklar:

http://dangerousminds.net/comments/swiss_police_tear_gas_brutalize_and_fire_rubber_bullets_at_protesters

http://blogs.artinfo.com/artintheair/2013/06/17/clash-at-art-basel-police-forcibly-evict-protestors-from-tadashi-kawamata%E2%80%99s-art-favela/

http://art-leaks.org/2013/06/17/police-v-s-favela-cafe-occupation-at-art-basel-switzerland/