Ruh İşbaşında: Yabancılaşmadan Otonomiye

20/12/2012 / skopduyuru

 

 

Ruh İşbaşında kendisini "psikopatoloji" alanında yapılmış bir deney olarak görüyor ve kolektif ruhumuzda bir şeylerin nasıl ele geçirilmiş olduğunu tarif ediyor: ağır, kalın, opak, engelleyici bir dünya hali.

Bifo'nun yanıtlamak istediği soru şu: İşçilerin kapitalist üretim örgütlenmesi karşısında duydukları yaygın "yadırgama" haliyle nitelenen 1960'ların işçi mücadelelerinden işin psikolojik ve duygusal yatırımların merkezi alanı haline geldiği, hatta bu yeni libidinal ekonominin insanlarda ani paniklerden kitlesel depresyonlara bir dizi kolektif patolojiye neden olduğu bugünkü duruma nasıl geldik?

Nasıl oldu da işçilerin gücünün işi reddetmeleriyle, kapitalist süreçlerden özerk olmalarıyla ve kendi örgütlenme biçimleriyle tanımlandığı 1960'ların ve 70'lerin toplumsal antagonizmalarından çıkıp, işin kimliğimizin merkezi öğesi haline geldiği, yalnızca ekonomik anlamıyla sınırlı kalmayıp benliğimizin kuruluşunda hayati bir unsura dönüştüğü son yılların deneyimine geldik?

Kısacası, nasıl oldu da işten kaçarken onunla özdeşleşir olduk? (Tanıtım Bülteninden)

 

 “Bu kitapta 60'lı yılların Yabancılaşma ve Bütünsellik gibi Hegelci kavramlarını biyopolitika ve arzunun psikopatolojileri gibi kavramlar üzerine inşa olmuş olan günümüz kavramsal çerçevesiyle mukayese etmek istiyorum.

Birinci bölümde muradım 1960'larda felsefeyle emek kuramları arasındaki ilişkiyi tasvir etmek. Hegelci Rönesans ve Eleştirel Teori dalgası esnasında sanayi emeği yabancılaşma kavramı üzerinden değerlendirilmiş ve sanayi işçilerinin sömürü karşısında giriştikleri isyan yabancılaşmanın tersine çevrileceği bir sürecin başlangıcı olarak görülmüştü.

Kitabın ikinci bölümünde çalışma süreçlerinin ilerleyen bir biçimde zihinselleşmesini ve bu durumun neticede ruhu nasıl köleleştirdiğini değerlendireceğim. Ruh işbaşında: Yabancılaşmanın yeni biçimi tam da budur. Arzulayıcı enerjilerimiz müteşebbis olma hülyalarıyla tuzağa düşürülüyor, libidinal enerjilerimiz ekonominin kuralları uyarınca düzenleniyor, dikkatlerimiz sanal ağların eğretiliğinde hapsoluyor. Zihinsel faaliyetin her bir parçası sermayeye dönüşmek zorunda bırakılıyor. Bu bölümde Arzu'nun nasıl değerlenme sürecine yönlendirildiğini ve ruhun iş süreçlerine tabi kılınmasının yarattığı psikopatolojik sonuçları ortaya koyacağım.

Üçüncü bölümde bir kez daha kimi radikal kuramların idealist Yabancılaşma kavramından analitik psikopatoloji kavramına evrilmesinin izlerini süreceğim. Arzu felsefesiyle (Deleuze ve Guattari) Simülasyon felsefesini (Baudrillard), aralarındaki farkları ve ortaklıkları vurgulamak adına, mukayese edeceğim.

Dördüncü bölümde niyetim emeğin –özellikle de bilişsel emeğin– güvencesizleşmesinin/eğretileşmesinin izlerini sürmek, dilin ve duygulanımların biyopolitik manada tahakküm altına alınışının sonuçlarını ortaya koymak.

Sonuç bölümünde ise Küresel Ekonomi denilen entegre psiko-mekanik organizmanın şu günlerde yaşadığı çöküşü yorumlayacağım. Yakın zamanda gerçekleşen finansal çatlağı takiben başlayan bu çöküş, ruhun özerk olduğu ve özgürleştiği yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.” (Giriş Bölümünden)

 

Metis Yayınları

Özgün Adı: The Soul at Work - From Alienation to Autonomy

Çeviri: Fırat Genç

Yayına Hazırlayan: Semih Sökmen

Ekim 2012