Avrupa Afrika’yı Nasıl Geri Bıraktı: Walter Rodney’nin Mirası

Angela Davis ve Walter Rodney; çizim: Anastasya Eliseeva

 

Walter Rodney 1980 yılında henüz 38 yaşındayken suikaste uğradığında, ondan çok daha uzun meslek yaşamlarına sahip olmalarına rağmen az sayıda bilim insanına nasip olacak bir başarıya çoktan imza atmıştı. Avrupa Afrika’yı Nasıl Geri Bıraktı adlı kitabı yayınlandıktan sonra, Afrika tarihi çalışmaları artık eskisi gibi olmayacaktı. Avrupa sömürgeciliğinin Afrika kıtası üstünde yarattığı etkileri inceleyen bu titiz araştırma, aynı zamanda tüm dünyada ırkçılıkla mücadeleye yönelik yaklaşımı da radikalleştirdi. Öyle ki “militan bilim insanı” kavramı, Walter Rodney’nin araştırmasını, sömürgeciliğin ve köleliğin dünya üzerindeki bütün sonuçlarını temizleme kararlılığıyla birleştiren yaratıcı tutkuda en güçlü karşılığını buluyor. Bugün, Rodney’nin ölümü üzerinden neredeyse 40 yıl geçmişken, bilginin nihai öneminin toplumsal dünyalarımızı dönüştürme gücünde yattığını bilen inançlı bir aydın olmanın ne demek olduğunu gösteren böyle eşsiz örneklere ihtiyacımız olduğu muhakkak.

Walter Rodney, sömürgecilik ve kölelikle ilgili tarihsel çözümlemeler yaparken Marksizmden eleştirel bakışla yararlanan pek çok halefi ve selefi gibi, bize şunu öğretti: Irkçı yapı ve ideolojileri yıkmaya niyetli kuramcı ve militanların önündeki en önemli işlerden biri, kapitalizmin, insan doğası ve ilerleme hakkındaki yerleşik varsayımlarına meydan okumaktır. Rodney, Afrika’nın Avrupa’ya tabiiyetinin doğal bir durgunluk eğiliminden kaynaklandığı iddiasını çürütürken, kıtada ilerlemenin ancak dışardan müdahaleyle sağlanabileceği yönündeki ideolojik varsayımı da reddetmiştir. Resmî olarak yalnızca 70 yıl kadar sürmüş olan sömürgecilik, Rodney’nin de dikkat çektiği gibi nispeten kısa bir dönemi kapsıyor olsa da, bu zaman dilimi hem kapitalist dünyada (Avrupa ve ABD’de) hem de yeni oluşan sosyalist dünyada (özellikle Rusya ve Çin’de) olağanüstü değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. “Yerinde saymak,” diye altını çizer Rodney, “hatta diğerleri ileriye atılırken yavaş hareket etmek bile, fiilen, geri gitmeye denk düşer”. Avrupa Afrika’yı Nasıl Geride Bıraktı’da Rodney, emperyalizm ve sömürgeciliği tahkim eden çeşitli süreçlerin, kıtanın ekonomik, dolayısıyla da siyasi ve toplumsal gelişimi önünde aşılmaz yapısal engeller yarattığını ileri sürer. Bununla beraber, Rodney’nin iddiası, Afrikalıları “gelişimin nihai sorumluluğundan” muaf da tutmaz.

 

   

 

Walter Rodney ile 1973 yılında Afrika kıtasına yaptığım ilk seyahat sırasında tanışmış olduğum için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum. Darüsselam’daydık, Avrupa Afrika’yı Nasıl Geri Bıraktı’nın ilk yayınlanışından kısa bir süre sonraydı; bu tanışmadan bahsediyorum, çünkü o zaman Rodney’nin etrafındaki bilim ve aktivizm çevrelerinde baş gösteren devrimci dalgaya kısa bir süre de olsa ilk elden tanıklık etmiştim. Darüsselam Üniversitesi’nde Afrika Kurtuluşu ve kapitalizmle küresel mücadele arasındaki ilişki üstüne yürüttüğü ders ve tartışmalara katılma fırsatı bulmuş, ayrıca Angola Halk Kurtuluş Hareketi’nin (MPLA) eğitim kamplarını ziyaret etmiştim – Agostinho Neto’yla ve Portekiz Ordusu’na karşı savaşan askerî kadroyla da burada tanışmıştım. Walter Rodney’nin çözümlemeleri, hem Marksist kategori ve eleştirilerle yoğrulmuş, dengeli ve iyi temellendirilmiş bir tarihsel araştırmanın, hem de dönemin Afrika Kurtuluş mücadeleleri başta olmak üzere küresel devrimci ayaklanmalarla tanımlanan bir tarihsel döneme dair derin bir kavrayışın ürünüydü.

Rodney, daha sonraki yıllarda gelişecek feminist sözdağarı ve çerçevelerden yararlanma şansı bulamamasına rağmen, sistemli bir araştırmacı olduğu için toplumsal cinsiyet meselelerini de es geçmemişti. İlerleyen tarihlerde çalışabilmiş olsaydı bu konulara şüphesiz daha büyük önemle eğileceği başkaları tarafından da ifade edilmiştir. Buna rağmen Rodney, metnin pek çok stratejik noktasında toplumsal cinsiyetin rolüne değinmiş; sömürge düzeninde “ekonomik sömürü devam eder, hatta şiddetlenirken [Afrikalı kadınların] toplumsal, dinî, anayasal ve siyasi imtiyaz ve haklarının ortadan kalktığına” dikkat çekmeyi ihmal etmemiştir. Sömürgeciliğin Afrika’da emek üzerindeki etkisi sonucunda, erkeklerin işinin “modern” olarak yeniden tarif edilirken, kadınların işinin “geleneksel” ya da “çağdışı” olarak kurgulandığını vurgular. “Bu nedenle, kadın işine düşük konum atfedilmesi, hangi tür işlerin daha değerli olduğunu belirleyecek yerel standartları oluşturma hakkının kaybıyla iç içedir.”

Avrupa Afrika’yı Nasıl Geri Bıraktı kitabının yayınlandığı tarihte, siyah aktivizmi –en azından ABD’de– hem kadınların doğaları gereği düşük konumda olduklarını savunan kültürel milliyetçi yaklaşımların etkisi altındaydı (ki bunların, Afrika’ya özgü kültürel pratiklere dayandığı safsatası yaygındır), hem de ABD’deki siyah toplumunun anaerkil –başka deyişle “kusurlu”– bir aile yapısına dayandığı yolunda, devlet tarafından da desteklenen (1965 Moynihan Raporu) görüşlerin. Rodney’nin kitabı, dönemin radikal siyah hareketleri içerisinde de rastlanan bu tür özcü toplumsal cinsiyet yaklaşımlarına karşı çıkmaya kararlı olan bizim gibi insanlar için önemli bir araç olmuştu.

Walter Rodney’nin bilimsel ve aktivist katkıları, tarihin o belirli döneminde en çok neye  ihtiyaç duyulduğunu gösteriyordu – memleketi Guyana dâhil, radikal bir politik değişimin mümkün olduğuna inandığı için suikaste uğramıştı. Kapitalizmin kalıcılığını olanca şiddetiyle dayattığı ve bir zamanlar var olan örgütlü muhalif güçlerin (sadece sosyalist devletlerde değil, Üçüncü Dünya ülkelerinde de) fiilen bertaraf edildiği günümüzde onun fikirleri daha da büyük önem taşıyor. Kapitalizmin dünyanın görüp göreceği en iyi geleceği temsil ettiği fikrine teslim olmayan, Afrika’nın ve sabık Üçüncü Dünya’nın ebediyen “azgelişmişlik” sefaleti kıskacına yazgılı olduğunu kabul etmeyenlerimiz, şu yakıcı soruyla karşı karşıya: Hem radikal kapitalizm eleştirilerinin ırkçılıkla mücadele için elzem olduğunu savunup, hem de ırkçılık yapıları devam ettikçe kapitalizmi yıkamayacağımız gerçeğini nasıl gösterebiliriz? Bu bağlamda bize düşen, Walter Rodney’nin mirasını izlemek, derinleştirmek ve genişletmektir.

 

Angela Davis’in, Walter Rodney’nin Avrupa Afrika’yı Nasıl Geri Bıraktı adlı kitabının yeni İngilizce baskısına yazdığı önsöz. Kaynak: The generative passion of Walter Rodney

 

kolonyalizm