Merci Patron: Bir Aksiyon Filmi

22/10/2017 / skopbülten / Raşit Gökçeli

Filmin adı: Merci Patron!

Realizasyon: François Ruffin

Türü: Belgesel

Yapım tarihi: 2015

Süre: 1 saat 24 dakika

Dili: Fransızca

Ödüller: César En İyi Belgesel Ödülü 2017

 

Özet

Jocelyne ve Serge Klur çifti için kara günler başlamıştır. Valenciennes bölgesindeki Poix-du-Nord’da bulunan ve (Fransa’nın en büyük sermaye gruplarından LVMH’a ait) Kenzo marka giysileri imal eden fabrikaları Polonya’ya taşınmıştır. Bu durumda 50’lerine merdiven dayamış karı-koca işsiz kalmıştır. Üstüne üstlük evlerinin bakımı için bankadan yüklüce miktarda kredi çekmiş oldukları için, yaşadıkları evi de borçtan dolayı bankaya kaptırmak üzeredirler.

Solcu ve ekolojist bir yerel gazetenin (Fakir) kurucusu olan François Ruffin, tam bu esnada Klur’ların imdadına yetişir. Bir planı vardır: LVMH grubu başkanı Bernard Arnauld ve ekibinden, Klur’ları kurtaracak bir para sızdırmayı düşünmektedir. Ruffin, Belçikalı bir vergi müfettişi, solcu bir rahibe ve CGT sendikacısı, ve LVMH grubunun işlerine son verdiği çalışanlardan oluşan ekibiyle, Bernard Arnauld’yu Klur çiftine tazminat ödemeye zorlayacak uzun bir kedi-fare oyunu sahneye koyar.

 

François Ruffin’in kurduğu Fakir gazetesi. Başlığın altındaki yazı: “Herkesle ya da aşağı yukarı herkesle papaz olan gazete”.

 

LVMH’nin patronu Bernard Arnauld 2017 yılı itibarıyla Fransa’da en büyük servete (46,5 milyon avro) sahip kişi.

 

Neden “Patron  Çıldırdı”?

“Patron Çıldırdı”, neo-kapitalizmin Fransa gibi ileri derecede sanayileşmiş bir toplumda bile kent dokusunu, sanayi yer seçimini, çalışan nüfusun iş organizasyonu içerisindeki değişen konumunu nasıl etkilediğini çok etkili bir biçimde inceleyen bir film. Bu özelliğiyle de mimar ve şehircileri ilgilendirmesi gerekiyor.

Belgeselin bir diğer özelliği ise, büyük sermayenin Fransa gibi bir ülkedeki yer seçimlerinin kent makroformunu ve çalışan nüfus ile kent yapısını nasıl etkilediğini oldukça kritik bir zamanda, Fransa’da başkanlık seçimlerinin yapıldığı dönemde incelemesi ve entrikanın söz konusu konjonktürden yararlanması.

Fransa’nın en büyük kapitalistlerinden Bernard Arnauld’nun sahibi olduğu, lüks üretimin küresel liderlerinden LVMH, Fransa’nın bir taşra kentinde şirket bünyesindeki Kenzo marka giysilerin üretildiği fabrikasını küreselleşmenin etkisiyle emeğin daha ucuz olduğu Polonya’ya taşımıştır. Bu durumda fabrikanın 300 işçisi, ve bu arada 50’li yaşlarındaki Klur çifti işsiz kalmışlardır. Poix-du Nord şehri ABD’deki Detroit benzeri hayalet bir kente dönüşmüştür. Klur çifti, evlerinin tamir bakım ve yenilenmesini kısa bir süre önce 25 bin avro kredi çekerek gerçekleştirdikleri için, işsiz kalınca banka kredisini de ödeyemez duruma gelmişlerdir. Bankanın icra yoluyla evlerini ellerinden alması an meselesidir. Klur çifti çaresizdir. Elekrik, su vb. giderlerini ödedikten sonra geçinmek için ayda 400 avroları kalan çift, evin bir odasında soğuktan titreyerek ve bulurlarsa peynir-ekmek yiyerek günü geçirmeye çabalamaktadır. Baba Klur, aynen bir John Wayne filmindeki gibi, bankanın evini almasındansa evi yakıp havaya uçurmayı düşlemektedir.

Aslında Klur’ların durumu hem alabildiğine özel hem de alabildiğine geneldir. Küreselleşmeyle birlikte fabrikaların yer değiştirmesi harcıalem bir uygulama haline gelmiştir. Atlantik’in her iki yakasında da emekçiler, orta yaşlardayken ve yeni bir işe girmek için gereken donanıma da enerjiye de sahip değilken, kendilerini işsiz, sokakta marjinalliğin ve prekaritenin kucağında, esnek istihdamın pençesinde bulmaktadırlar. Özetle, Klur çiftinin durumu neoliberal sistemin yarattığı bir prototipten ibarettir.

François Ruffin (Fakir adlı ekolojist ve militan derginin kurucusu), 2008 küresel krizi esnasında da Bernard Arnauld’nun LVMH grubu ve ECCE çalışanlarının durumuna eğilmiş bir gazeteci. O sıralarda ECCE grubundan kovulan ücretlileri savunmak için LVMH grubunun hissedar toplantısına müdahil olmayı denemiş: Grubuyla birlikte, işlerinden atılanların sesini duyurabilmek için, LVMH hissedarlarının toplantısına bir nevi korsan biçimde girmişler (aslında kendileri de hissedar oldukları için yaptıkları tamamen yasal: Borsa’dan bir LVMH hissesini 70 avroya alıp hissedar olabiliyor ve hissedarlar toplantısına girme hakkı elde edebiliyorsunuz). Elbette Ruffin’in tek hisselik hissedarları LVMH’nin ensesi kalın hissedarlarının bulunduğu ve podyumda Bernard Arnauld’nun yer aldığı ana salona alınmamışlar. Yan salona dev bir ekran kurulup LVMH hissedar toplantısını ancak oradan izlemelerine izin verilmiş.

 

François Ruffin, LVMH hissedarlar toplantısından atılırken

 

Ruffin, Klur çiftine yardımcı olmak için de, yanına bir müfettiş ile bir-iki militan alıp Arnauld grubundan tazminat koparmayı planlamaktadır. O sırada Fransa’da başkanlık seçimleri için hazırlıklar yapılmakta, seçim propagandası dönemi yaşanmaktadır. Üstelik Bernard Arnauld, Fransa’da vergi ödememek için Belçika vatandaşı olmak üzere müracaatta bulunmuştur. Bu nedenle Fransa’da Arnauld aleyhinde bir kampanya yürütülmektedir. Bu kampanyadan çekinen Arnauld, Belçika’ya yaptığı vatandaşlık müracaatını geri almak zorunda kalmıştır.

Ruffin bu konjonktürü fırsat bilip, Arnauld’yu aleyhinde bir basın kampanyası başlatmakla tehdit eder. Basın kampanyası aslında bir blöftür, zira Ruffin’in elinde kendi Fakir dergisinden başka bir mecra yoktur. Ama Fransa’nın seçim döneminde olması ve Arnauld’nun vergi ödememek için Belçika’ya yaptığı talihsiz vatandaşlık müracaatı öyle bir hava yaratmıştır ki, Arnauld ve grubu bu blöfü yutar. Kamuoyunun karşısında bulunduğunu düşünen Arnauld, Klur çiftinin işten çıkarılma tazminatı olarak talep ettiği 45.000 avroyu el altından, bir adamıyla onlara gönderir. Üstelik adamlarına, kendi SERGE grubuna ait bir şirkette Baba Klur’la süresiz bir iş akti imzalatır.

 

François Ruffin, Klur’ların evinde. Patronun adamıyla pazarlıkların yürütüldüğü oda, aynı zamanda ısıtılmayan evde soğuktan korunmak için sığınılan oda.

 

Patronun adamıyla pazarlıklar. Gizli kamera çekimi.

 

Sonuç olarak Klur çifti için tazminat alınmış ve iş temin edilmiştir. Ancak bu anlaşma gizli kalmak durumundadır; aksi halde Arnauld grubu tazminatı geri isteyebilecektir. Yani belgeselin umuma iletilmesi önünde bir engel vardır. Ancak Ruffin bu konuyu da ilginç bir biçimde aşar: Sosyalist Parti’ye yakın bir danışmanı gizli kamera altında konuşturur. Ve bu danışman, Klur’larla Arnauld arasındaki anlaşmanın bizzat sosyalistler tarafından basına sızdırıldığını gizli kamera altında açıklayıverir. Bu sayede Klur çifti Arnauld’yla olan özel anlaşmalarını ihlal etmemiş olur ve belgesel rahatça kamuoyuna ulaşır.

Belgesel bize, küreselleşmenin sanıldığı kadar güçlü olmadığını; tabandan örgütlenerek istenilen sonuçlara ulaşılabileceğini; zamanını tamamlamış, işlevini yitirmiş klasik sosyalist partilerin (Fransa örneği) artık hiçbir şeyi temsil etmediğini; sosyalistlerle büyük sermayenin nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. Nitekim 2017 seçimleriyle birlikte Fransız Sosyalist Partisi’nin sandığa gömüldüğü ortaya çıkmıştır.

 

Fakir gazetesi afişi (Sosyalist Parti'nin seçim afişini çağrıştıran bir kompozisyon). Çerçevenin içindeki yazı: “İşsizler başınızın çaresine bakın / Şimdiden 7 milyon işsiz oldunuz / ve biz (Sosyalist Parti) artık kaç işsiz olduğunu saymayı çoktan bıraktık.

 

Filmin başında “I love Bertrand Arnauld” tişörtüyle dolanan François Ruffin, belgesel boyunca LVMH grubunun, çalışanlarını ne kadar zor durumda bıraktığını adım adım ve belgelere dayanarak ortaya koyar. Film hem zayıf ile güçlü arasındaki güç dengesini baş aşağı etmesi, hem de Fransa’daki toplumsal sorunları mizahi bir yaklaşımla deşifre etmesiyle olağanüstü beğeni kazanır. Belgesel dalında, en büyük ödüllerden biri olan Cesar ödülüne layık görülür (2017). François Ruffin ise 2017 seçimlerinde iktidardaki Macron’un listesinde yer alan eski bir sosyalisti geçerek, Somme 1. Bölgesinden milletvekili seçilir.

 

“Şerefine çılgın patron!”. LVMH Klur’lara tazminatı ödedikten sonra çiftin bahçesinde diğer Ecce işçileriyle kutlama. Herkes "I love Bernard Arnauld" tişörtü giymiş.


Raşit Gökçeli, Yüksek Bölge Plancısı (ODTÜ), Mimar (İTÜ). Bu metin, YEM Yayınları için Hikmet Temel Akarsu, Gülçin İpek, Nevnihal Erdoğan tarafından hazırlanan Sinemada Mimarlık seçkisi için hazırlanan yazının kısaltılmış versiyonudur.

 

prekarite, sinema