/ Pasajlar / Özerklik ve Entelektüelin Rolü

 

[Entelektüellerin], abartılı bir coşkuya kapıldıklarında kendilerine atfettikleri o büyük rolü, vahiy bildiren peygamber rolünü oynayabilecekleri şüpheli. Ama en azından, bizzat kendi varoluşlarını ve özgürlüklerini yok etme tehdidi taşıyan güçlerle, yani piyasa güçleriyle suç ortaklığına ve işbirliğine girmekten kaçınabilirler. Sanatın Kuralları kitabımda gösterdiğim gibi, hukuk âlimlerinin, sanatçıların, yazarların ve bilim insanlarının, politik, dinî ve ekonomik iktidarlar karşısında özerkliklerini kazanabilmeleri asırlar aldı; kendi evrenlerinde, kendi mikrokozmoslarında, ve bazen de kendi toplumsal dünyalarında (Zola’nın Dreyfus olayında, Sartre’ın ve 121’lerin Cezayir Savaşı’nda vs. yaptıkları gibi) kendi normlarını, başta hakikat olmak üzere kendi değerlerini geçerli kılabilmeleri için yüzlerce yıl geçmesi gerekti. Ele geçirilen bu özgürlükler kimi zaman tehdit ediliyor, üstelik sadece askerler, diktatörler ve mafya tarafından değil, piyasanın çok daha sinsi güçleri tarafından [...]. “Entegre olmuş” entelektüellerin diline pelesenk olan “küreselleşme”nin vakıa olduğu bir alan varsa, o da kültürel kitlesel üretimdir: televizyon, [...], popüler sinema ve dergiler, hatta daha da vahimi, bütün yeryüzünü dolaşan “tarihin sonu”, “postmodernizm”, “küreselleşme” gibi tema ve kavramlarıyla “nitelikli yayın”lar için üretilen “toplumsal düşünce”. Sanatçılar, yazarlar ve araştırmacılar (özellikle sosyologlar), bu küresel üretimin kültür ve demokrasi açısından içerdiği habis tehditlerle savaşmaya kadir, ve bununla yükümlüdürler.

“Return to Television” başlıklı söyleşiden alınmıştır, Acts of Resistance içinde, İngilizceye çev. Richard Nice (Polity Press, 1998), s. 76-77.

pasajlar