/ Pasajlar / Padişahların Louvre Müzesi’ne Bağışları

Osmanlı imparatorluğunun kapitülâsyonlar, lâkaydi ve cehalet ile çevrilmiş hududları dâhilinde soyulmamış tarihî harabe veya âbide olmadığına, Avrupa müzelerindeki eserler birer delil değil midir?

Antika ticareti ile meşgul kimselerin de birçok ahvalde tarihî âbidelerin düşmanlarından olduklarını söylemeğe lüzum bile yoktur. Bunların nazarında âbide, yalnız maddi bir kazanç temin eden vasıtadan başka bir şey değildir. Avrupa’da da bu gibi koleksiyon meraklıları sanat tarihi ve ilim bakımından çok zararlı birer çığır açmışlardır. Çünkü bu koleksiyonlardaki eserlerin kıymetleri hakkiyle tesbit edilemediği ve bunlar elde edilirken kıymetlerinden pek çok şeyler kaybettikleri, tarihî devirlerin, mahiyetlerinin katiyetle anlaşılmadığı herkesçe malûmdur. Bu şekilde mahvolan eserlerin haddi hesabı yoktur.

Görgüsüzlük ve bilgisizlik yüzünden bazı idareci veya iş adamlarının da menfaatlerine ve hodkâmlıklarına kurban ettikleri âbideler yok değildir. Harabeler civarından geçen bir yolda, kıymetli sanat ve tarih eserlerini malzeme olarak kullanan mühendis veya müteahhit, ihtisaslarını suiistimal eden idareci ve meslek adamları, tarihî bir binayı yıktırıp malzemesinden veya arsasından istifadeyi tasarlıyan hükümet amiri, sanat eserlerini âdi menfaatlerine alet etmeğe çalışan her hangi bir şahıs, yapacağı yeniliklerin önüne çıkan bir eseri yoketmekten çekinmiyen belediye reisi, veya cehaletine kurban eden âbide restoratörü, koleksiyoncuların zaıflarından istifade eden antikacıya hizmetle âbideleri tahripeden kimselerden daha büyük günah işlemiş ve o eserlerin kıymetlerine külliyen zarar iras etmiş olurlar.

[...]

Türkiye’deki âbideleri muhafaza teşkilatı ve kanunları oldukça yenidir. Cumhuriyetten önce mevcut olan teşkilâtın ve müeyyidelerin pek cılız ve neticesiz kaldığını, Avrupa müzelerini dolduran, yurdumuzdan çıkarılmış, çok mühim eserleri tetkik edersek anlamakta güçlük çekmeyiz. Bilhassa Berlin müzelerinde teşhir edilen Yunan, Roma, Bizans, Şark ve İslâm eserlerinin yarısından fazlası Osmanlı imparatorluğunun hudutları içinden götürülmüştür. Bunlar arasında Pergamon mezbahı, Milet, Efes, Baalbek harabelerinden sökülen tarihi binaların bakıyeleri, Emevi hükümdarlarının Mışatta sarayının ön cephesi, türbelerimizden alınan çini panolar, Babil sarayının cepheleri gibi eserler, topraklarımızın tarihi ile ilgili âbidelerin ne büyük yağmalara kurban gittiklerini bütün vuzuhiyle ifade eder. Bu gibi eserlerin bir kısmı padişahlar ve devrin idarecileri tarafından bahşedilmiş olup, bir kısmı da kapitülâsyonlardan ve cehaletimizden istifade edenler tarafından kaçırılmıştır. Bunların içinde el sanatlarına dâhil pek mühim eserler ise sayılmakla bitirilemez. Fransız ve İngiliz müzelerinde rasladığımız sanat eserleri arasında da âbidelerden sökülen eserler büyük bir yekûn teşkil etmektedir. Louvre’un şeref salonunda müzeye büyük teberrular yapan şahsiyetler arasında Mahmut II ve Abdülhamit II gibi padişahların isimlerinin bulunması bilhassa nazarı dikkati celbeder. Bu da bize eserlerimizin harice taşınmasında; Fransız ve İngiliz müzecilerinin gayretlerinden ziyade, bu iki hükümdarın hatalarının sebebolduğunu göstermektedir.

[...]


Bergama Müzesi, Berlin


Bergama Müzesi, Berlin

 

Osmanlı imparatorluğunun son zamanlarında kurulan ve Maarif nezaretine bağlı bulunan Müze-i Hümayunlar müdüriyeti umumiyesi, yalnız ölü âbideler namını verebileceğimiz, müzelerde hıfzedilebilen kıymetli sanat ve tarih yâdigârlarını toplamağa ve memlekette mevcut âbideleri korumağa çalışmıştı. Fakat padişahların ecnebilere ihsan ettiği pek kıymetli eserleri ve gizlice kaçırılan parçaları kurtarmağa muvaffak olamamıştır. Çünkü elinde ne kuvvetli müeyyide, ne de geniş bir salâhiyet vardı. Kapitülâsyonlar yüzünden yabancılar pek çok eserleri götürdükleri gibi, devlet erkânının gafletinden de istifade olunarak resmi müsaadeler elde edilebiliyordu. Cumhuriyeti müteaakıp, gümrüklerin tanzimi ve kaçakçılığa mâni olunması, tarihî eserler nakline tamamen set çekmiştir.

 

Ali Saim Ülgen, Anıtların Korunması ve Onarılması (Maarif Vekilliği Neşriyat Müdürlüğü, 1942) s. 6, 19, 21-22.

müze, pasajlar