/ Tezler / 2000 Yılı Sonrasında İstanbul Temsilinde Çağdaş Sanatın Rolü

7/1/2015 / skopbülten

 

2016 yılında Dolapdere’de açılması planlanan Koç Çağdaş Sanat Müzesi’nin resimdeki gibi görünmesi bekleniyor.

 

Tez kapsamında İstanbul’un küresel rekabet ortamına dahil olmasıyla birlikte geliştirilen kültürel söylem eleştirel olarak incelenmiştir. Küreselleşmenin dünya üzerinde hâkimiyetini kurmasıyla dönüştürülen kentlerde güçlü kent markası oluşturmak amaçlı farklı mimari müdahaleler gerçekleştirilmiş, kültürün yeni bir sermaye biçimi olmasıyla birlikte kentte inşa edilen kültürel yapıların kent markası oluşturulmasındaki etkileri gözlenmiştir. Küreselleşme ve kentleşmenin karşılıklı etkileşimi sonucunda sanatın araçsallaştırılmasıyla yaşanan süreç dahilinde ortaya çıkan marka kavramına bağlı olarak marka mimarlar tarafından tasarlanan marka binaların kent üzerindeki hâkimiyeti ve kentin dünya kamuoyuna sunulmasındaki etkileri araştırılmıştır.

Tez kapsamında insanoğlunun yerleşik düzene geçmesiyle oluşturduğu kentlerin ve kentleşme süreçlerinin dünya genelinde her geçen gün daha hâkim duruma gelen küreselleşme doğrultusunda artan önemlerine bağlı olarak gelişimleri incelenmiştir. Kentleşmeyle birlikte güçlü duruma getirilen yerel yönetimlerde kentsel girişimcilik önem kazanmış, kentin küresel boyutta tanınması, sermaye ve işgücü için çekim noktası olabilmesi amaçlı mekânsal dönüşümler gerçekleştirmişlerdir. Mekânsal dönüşümler üzerinden kentin diğer kentlerden ayrılması sürecinde mimari yapılar önem kazanmış, marka mimarlar tarafından tasarlanan binalar kentin görünen yüzleri durumuna getirilmiştir. Küreselleşmeyle birlikte ülkeler, dönüştürdükleri kentler üzerinden küresel pazarda fark yaratma istekleri doğrultusunda kentleri tüketime sunmuşlar, sermaye ve işgücü için çekim oluşturmuşlardır. Dönüştürülen kentlerde gerçekleştirilen mekânsal düzenlemelerde kentli profilinin değiştirilmesi amacı da güdülmektedir. İhtiyaçtan fazla ürünün tüketim amaçlı pazara sürülmesiyle, tüketim kültürüne geçilmiş, kentte gerçekleştirilen mekânsal düzenlemelerle kentli, tüketime yönlendirilmiştir. Küreselleşmenin dünya üzerindeki hâkimiyetiyle birlikte tüketim odaklı yaşama geçilmiş, ihtiyaçtan fazla üretilen ürünün tüketilmesi için farklı satış stratejileri geliştirilmiştir.

 

 

Salt Galata’nın kütüphanesi

 

Ürünlerde oluşturulan marka değerleri üzerinden yaratılan fark, kentlerde de uygulanmıştır. Bu stratejiler dahilinde farklı mekânsal düzenlemeler geliştirilerek boş zaman geçirme fonksiyonlarına alış veriş fonksiyonu da eklenmiştir. Tüketilen ürünlerde oluşturulan marka değerleriyle, tüketilen ürünün oluşturulmak istenen kimlik üzerindeki hâkimiyeti dolayısıyla marka değerine sahip ürünlerin tüketilmesi önem kazanmıştır. İletişim ve ulaşım teknolojilerinde yaşanan gelişmeler uzak olanı yakın duruma getirmiş, yere ait özellikleri silmiş, ulusal kimlikleri eriterek kişilerdeki ait olma duygusunun yitirilip, geçmişle olan bağlantılarının silinmesine neden olmuştur. Mekânsal engellerin kalkması ve ulaşılabilirlikteki rahatlık sonucunda merkezsiz bir sistemin temel birimleri durumuna getirilen kentler oluşturdukları marka değerleriyle küresel rekabet ortamında var olma savaşı verir duruma getirilmişlerdir. Oluşturulan küresel kapitalizmde kentler bağlı oldukları ülkelerden ayrı, bağımsız tüketim ve yönetim birimleri olarak yer almaktadırlar.

Kentlerin küresel rekabet ortamına tüketilmek üzere sunulmasıyla gerçekleştirilen mekânsal düzenlemelerde kültür etkinlikleri önem kazanmaktadır. Kentlerin devlet idaresinden ayrı kendi kent bünyesindeki yönetim birimlerince idare edilmesi kent girişimciliğini önemli kılmaktadır. Kültürün tüketim amacıyla araçsallaştırılmasıyla kentler, çağdaş sanat müzeleri, bienal, festival gibi büyük ölçekli kültürel faaliyetlerle küresel arenada adlarını güçlendirmektedirler. Bu doğrultuda ikona niteliğindeki çağdaş sanat müzelerinin sayısında büyük artış yaşanmakta, kent bünyesinde düzenlenen festival ve bienaller her geçen sene daha kapsamlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Çağdaş sanat müzeleri marka değere sahip mimarlar tarafından tasarlanarak içerdikleri sanat eserlerinin önüne geçmekte, kentin görünen yüzü durumunda dünya üzerinde egemen olmaktadırlar.

 

 

İstanbul Modern

 

Çağdaş sanat müzeleri ve bienal gibi etkinliklerle oluşturulan kent markaları kentin tüketilmek üzere deneyimlenmesi amaçlıdır. Kültür endüstrisiyle birlikte özne durumundan nesne durumuna getirilen bireyler daha fazla mal tüketmek üzere yönlendirilmektedirler. Sanatın da tüketilebilen nesne durumuna gelmesi sanat ürünlerinin pazarlanmasında oluşturulan marka değerlerinde etkili olmaktadır. Kentte inşa edilen simge durumundaki mimari yapılarda sergilenen kültür ürünleri müze kavramının da değişmesine neden olmuş, devletin sanat üzerindeki egemenliğinin sona ermesiyle birlikte sanat özel sektörün güdümüne girmiş, itibar kazandıran nesne durumunda işlev görür duruma getirilmiştir. Bireylerin kendi alanlarından dışarı çıkarak toplumla etkileşime girdikleri alanlar olan kamusal alanlar küreselleşmeyle birlikte değişime uğramışlar, oluşturulmak istenen kentli profili doğrultusunda farklı işlevler yüklenmişlerdir.

Değişen müze kavramıyla birlikte kamusal alanın müzelerde yaşanması sağlanmaktadır. Alışveriş merkezlerinin kamusal alanın yaşandığı yerler olması müzenin de tüketim odaklı işlevler yüklenmesine neden olmuş, kütüphane ve sergi mekânlarının yanı sıra, sinema, yeme içme mekânları, satış mağazaları gibi farklı fonksiyonları bünyelerine eklenmiştir. Tüketim kültürünün dünya genelinde hâkim olmasıyla birlikte oluşturulan meta toplumunda yeni olana duyulan ihtiyaç doğrultusunda müzeler değişime uğramıştır. Yeni olan şaşırtıcı, kural tanımaz ve tanımlanamaz olmasıyla “moda” olarak tanımlanmış, bu doğrultuda ortaya çıkan “sorgulayan sanat yapıtı”nın sergileme şekli müzeleri de etkilemiştir. Ticari bir ürün gibi sanat yapıtının alınıp satılabilirliğinin artmasıyla sanat ticari işletmelerin eline geçmiş, sanat yapıtının yönetilmesine ihtiyaç duyulmuştur.

Post-Fordizmle birlikte sermaye mekânının sınırsızlaşması, esnek üretim ve tüketim düzeninin hâkim duruma gelmesiyle, çalışanlar arasında amaç, değişen koşullara uymak, fark edilmek olmuştur. Değişen dünya koşullarına uymak amacıyla dönüştürülen kentler fark edilmek amacıyla marka değere sahip mimarlar tarafından tasarlanan mekânsal değişimler gerçekleştirmektedirler. Kentin simgesi haline getirilen çağdaş sanat müzeleri kent içinde bulundukları bölgeye ve kentin tümünde önemli etkiler yaratarak çekim merkezi oluşturmakta, kentin adıyla birlikte anılır duruma gelmektedirler.

Türkiye 1980 sonrasında izlediği politikalar doğrultusunda küresel pazara dahil olmuş, sonrasında da İstanbul’u küresel rekabet ortamındaki kentlerin arasına sokmuştur. Tez kapsamında küresel rekabet ortamında sermaye ve işgücü için fark edilir duruma gelmek amacıyla İstanbul ve İstanbullu’nun değişimi incelenmiştir. Tüketim kültürünün kenti ele geçirmesiyle birlikte kent çok merkezli olarak konumlandırılmış, oluşturulan farklı merkezlerde açılan alışveriş merkezlerinde kamusal alanın yaşanmasına imkân sağlanmıştır. Sanatın da tüketilebilen nesne durumuna gelmesiyle 2000 yılı sonrasında çağdaş sanat müzeleri açılarak İstanbul’un kültürü araçsallaştırarak küresel rekabete dahil olması sağlanmaktadır. Kentlerin küresel pazara tüketilmek üzere sunulmasıyla birlikte İstanbul’da kültürel etkinliklerin sayısında yaşanan artış tez kapsamında 2000 yılı sonrasında İstanbul’da gerçekleştirilen kültürel etkinlikler, çağdaş sanat müzeleri, sanat galerileri, mekânsal düzenlemeler göz önüne alınarak araştırılmış, araştırmanın sonucu harita üzerinde somutlaştırılmıştır.[1]

 

Yazar: Berna Karaevli

Danışman: Prof. Dr. Halil Akdeniz

Yer Bilgisi: Işık Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türü: Yüksek Lisans

Yılı: 2013

 



[1] Bu metin, tezin Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nde yayınlanan özetinden alınmıştır. 

tez tanıtımı