/ Tezler / Fotoğrafın İcadından Fotorealizme Resim Fotoğraf İlişkisi

20/1/2019 / skopbülten / Beyza Aral

 

Nur Koçak

 

Görünen dünyanın resmini yapabilmek günümüze kadar uzanan yüzlerce yıllık bir zaman dilimi içinde sanatçıların üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi olmuştur. 18. yüzyıla kadar geçen süre içinde resim yapmak birçok sanatçı için gerçeğin betimlenmesi olarak algılanmış, sanat yapıtı gerçeğe benzediği oranda başarı kazanmış ve sanat çevrelerinin takdirini almıştır. 1568'de Venedikli yazar ve mimar Danielo Barbara sanatçıların bu kaygılarına bir çözüm olarak camera obscura'yı önermiştir. Venedikli ressamlar Antonio Canaletto ve Bernardo Bellotto perspektif konusundaki çalışmalarında bu aletin yardımına başvurmuşlardır. 17. yüzyıla gelindiğinde karanlık odalara girilmeden gerçeğine uygun resim yapabilmenin yollarını arayan teknik ressamlar taşınabilir camera obscura'lar üretmişlerdir. Bu yüzyılda Jan Vermeer ve Carel Fabritius camera obscura'dan faydalanmışlardır. 19. yüzyılla birlikte fizik ve kimya alanındaki gelişmelerin bir sonucu olarak görüntüyü bir yüzey üzerine düşürmek mümkün hale gelmiştir. 1839 yılının Ocak ayında Louis Jacques Mande Daguerre'in metal bir plakaya kalıcı bir baskı yöntemi keşfettiği Fransız Bilimler Akademisi tarafından duyurulmuştur. Aynı yıllarda benzer deneyler yapan Joseph Nicephore Niepce 1827 yılında amacına ulaşmış, sekiz saatlik bir pozlamanın ardından tarihin ilk fotoğrafını gerçekleştirmiştir. Henry Fox Talbot da 1839 yılında calotype adını verdiği tekniğini açıklamıştır.

Fotoğraf resim dünyasına, sadece görüntünün kopyalanması için değil, alışılmışın dışında tatlar ve hayret edilecek detayları izleyiciye sunabilmesi için alınmış, fotoğrafçıların görüntü içindeki en önemsiz objeleri, ışık-gölge kullanarak yeniden yaratma kabiliyetleri, ressamları derinden etkilemiş ve fotoğrafın resim sanatı içindeki yeri giderek önem kazanmıştır. Resim sanatında, fotoğrafın icadının ardından ilk etkilenen alan portre resmi olmuş, birçok portre ressamı yaşamını sürdürebilmek için portre fotoğrafçılığına geçmek zorunda kalmıştır. Fotoğraf görüntüsünün ikna edici gücü ve artan etkisi, doğanın metaforik betimlemesiyle ilgili fikirleri yıkmaya başlamıştır. 19. Yüzyıla gelindiğinde fotoğraf, gerçeği yansıtmadaki başarısıyla özellikle manzara ressamları için önemli bir kaynak haline gelmiştir. Doğanın anlık görüntülerinin izlenimleri kamera tarafından yakalanmış ve böylece doğal formların gerçek şekilleri açıkça tasvir edilebilmiştir. Özellikle mimari görüntüleri resimlerine konu alan manzara ressamları gördüklerini gerçeğe en yalan şekliyle tuvallerine aktarmak zorunda olmaları nedeniyle fotoğrafın nesnel ve objektif bakışından yararlanmışlardır. Resimde gerçekliğin tarafsız bir biçimde yalnızca fotografik görüntüyle sağlanabileceğini savunan realist ressamlar yapıtlarını gerçekleştirirken fotoğraftan yararlanmışlardır. 1860'lı yılların başında Paris'te sanat ve fotoğraf tartışmalarının yoğun olduğu bir zamanda ortaya çıkan empresyonistler, içlerinde bulundukları bu durumdan etkilenmişlerdir. Fotoğrafın anlık görüntüleri yakalama özelliğinin, empresyonizmin ana fikriyle birebir uyum içerisinde olduğunu düşünen empresyonist ressamlar, bu düşünceden yola çıkarak fotoğraftan yararlanmışlardır. Sanatta hayal gücü ve yaratıcılığın önemini savunan post-empresyonist sanatçılar, bu akımın kurallarına bağlı olarak, kamera tarafından yeniden sunulan nesneler dünyasının ruhsuzluğuna karşı çıkmışlardır. Aynı kare içinde nesnenin birçok hareketinin üst üste yer alması esasına dayanan kronofotografi yöntemi, nesnenin hareket anındaki görüntülerinin ve devinimlerinin, kısacası hızın resmini yapmak isteyen fütüristlerin ilgisini çekmiştir. Klasik perspektifi parçalayarak, objeye analitik bir bakış açısıyla yaklaşan kübizm akımı da geniş açılı objektiflerle bilinçli olarak yaratılan perspektif bozukluklarından etkilenmiştir. 1909'da kübizmin görsel arayışlarına yeni bir unsur olarak eklenen kolaj tekniğiyle, fotoğraf ilk kez bir nesne olarak sanat yapıtının içine dahil edilmiştir. Bu teknik gelişigüzel düzenlemelerinde ve yan yana koymalarında Dada akımının amaçlarıyla da birebir uyum sağlamış ve fotokolaj tekniğinin en ilginç örnekleri gözler önüne serilmiştir. Fotoğraf, makina yapımı olması ve evrensel nitelik taşıması gibi özellikleriyle Rus konstrüktivistlerinin yaratıcı düşünceleriyle birebir uyum sağlamış, Sovyetler Birliği'nin ihtiyaçlarına uygun olarak görsel propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Sürrealist sanatçıların fotoğraftan yararlanma amacı daha çok düşünsel anlamda olmuştur.

1950'li yıllarda filizlenen pop art, genç Amerikalı ve İngiliz sanatçıların etkisiyle 1961-62 'de yeni bir akım olarak sanat dünyasına girmiştir. Yaşamın içine dalmak için televizyon, reklam, çizgi film, sinema gibi iletişim araçlarının imgelerini kullanan pop art sanatçıları yağlıboyaları ile fotoğrafları kolaj ve serigrafi tekniklerini kullanarak biraraya getirmiş ve yapıtlarına sembolik anlamlar yüklemişlerdir. 1960'lı yıllarda ise fotoğraf gerçeğin fotografik görünümünü birebir kullandıkları fotoğrafa bağlı kalarak veren fotorealist sanatçılarla birlikte resim sanatındaki gerçek anlamını bulmuştur. Ülkemizde de fotoğraftan yararlanarak çalışan ilk sanatçılarımız Enderun ressamları ile primitiflerdir. Enderun ressamları ile primitiflerin ardından fotoğraftan yararlanan bir başka sanatçımız da Osman Hamdi olmuştur. Günümüzde ise Nur Koçak ve Neşe Erdok fotorealist tarzda çalışmalarına halen devam etmektedirler.[1]

 

Yazar: Beyza Aral

Danışman: Y. Doç. Dr. Aykut Gürçağlar

Yer Bilgisi: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türü: Yüksek Lisans

Yılı: 2002



[1] Bu metin, tezin Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nde yayınlanan özetinden alınmıştır.

tez tanıtımı