/ Tezler / Sinema TV'nin Nesneler Sistemi Düşüncesi Üzerinden Tekrar Yorumlanması

 

Bilindiği gibi sinematograf, 20. yüzyılın başlarında ticareti yapılan ve kullanımı yaygınlık kazanan bir teknik nesnedir. Bu devrim niteliğindeki aygıt; kısa sürede, tüm sanat dünyasının çehresini değiştirmiştir çünkü artık kendinden önceki tüm sanatların bir birleşimi olarak görülen sinema sanatının doğmuş olduğu düşünülmektedir. Sinemanın gerçekten bir sanat olup olmadığı ise ilk günden bu güne daima tartışma konusu olarak kalmıştır. Sinematograf nesnesinin kapsamlı etkisi, kuşkusuz sadece sinema filmlerinin ortaya çıkmasına sebep olmamıştır. Sinema üretimi tüm bir topluma yayıldığında; modern toplum kendini aramak ve ifade etmek adına sinematografın teknik özelliklerinden faydalanmaya da başlamıştır. Bu durum oldukça doğaldır. Çünkü insanoğlu duygu ve düşüncelerini sanat adı altında dışa vuran tek canlıdır. İster duvar resimleri, isterse yontma taşlar, şiirler, romanlar ya da tiyatro olsun; tüm bu insani çabalar sanat ürününe yönelik olmuştur. Fakat yine tarihte ilk defaya mahsus olarak sinema sanatının doğuşuyla birlikte, insanoğlu kendisi ile sanat üretimi arasına teknolojik bir nesne sokmuş ve ele aldığı sanat ürünle dolaylı bir şekilde (optik aracılığı) ilişki kurmaya başlamıştır. İşte o günden bugüne sinemanın, bir eğlence aracı, yeniden üretim teknolojisi, ritüel, büyü, yeni bir dil ya da gösterge sistemi olup olmadığı tartışılagelmiştir. Bu bağlamda sinema belki bunların hepsi, anlam verilemez bir karışımıdır. Belki de Bertolt Brecht’in söylediği doğrudur ve sinema uygulayımı, bir hiçten yola çıkarak bir şeyler yaratan bir uygulayıma benzemektedir.

Öyleyse sinemayı hem bir hiç hem de anlamlı bir karışım yapan şeyi incelemek gereklidir. Birçok kuramcı ve düşünür açısından bu durum, modern insanın anlam yaratma çabasıyla ilişkilidir. Bu doğrultuda sinemada anlam yaratma çabası, kişiler ve nesneler arasında geçen bir oyuna ya da gösteriye benzetilebilir. Bu yüzden sinemada karşımıza çıkan kişi ve nesnelerin doğrudan mı yoksa dolaylı şekilde mi perdeye yansıtılması gerektiği, gerçekçi ve gerçeküstücü sinema ayrımını da gündeme getirir. Modern sinemanın toplumsal etki gücünün arttığı bu yıllarda, yani 1960 ve 1970’ler boyunca, sinema ve televizyon ikilisi v üzerine çalışmalar da yaygınlık gösterir. Böylece sinema sanatının; sosyoloji, antropoloji, psikoloji ve felsefe gibi diğer disiplinlerle kurmuş olduğu bağlar da sorgulanır. Bu noktada bu çalışmanın merkezine oturttuğumuz Jean Baudrillard’ın “Nesneler Sistemi” (1968) isimli çalışması, böylesine bir çabanın sosyolojik-antropolojik boyutuna benzetilebilir. Jean Baudrillard’ın öne sürdüğü nesne sistematiği; patafizik (düşsel yorumlamalar bilimi) özellikler gösterir ve kültürel yaşamın neredeyse tüm üretim-tüketim alanlarına yönelir. Bu yüzden teknik bir nesne olarak görülen sinematografı ve modern bir sanat olan sinemayı anlamak adına da yine önemli bir başvuru kaynağı olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda çalışmamızın temel hedefi; düşünürün simülasyon kuramından faydalanarak, sinema ve televizyon evreninin belirli bir parçasının incelenmesi şeklinde özetlenebilir.

Bu doğrultudan hareketle, özellikle “modern tüketim kültürümüzün görselleştirmesine” ilişkin süreç ve bu kapsamlı sürecin sinema üretimi üzerindeki etkisi sorgulanmak istenmiştir. Bu bağlamda sinematograf ve video kamera gibi imge üretim teknolojilerinin, modern görsel kültür ile kurmuş olduğu ilişkiyi –çalışmanın her bölümünde– göz önünde tutmamız gerekmiştir. Bu yüzden ismini “Sinema ve TV’nin Nesneler Sistemi Düşüncesi Üzerinden Tekrar Yorumlanması” şeklinde belirlediğimiz bu çalışma, sinema ve televizyonun birer gösterge-nesne teknolojisi olarak değerlendirilmesi doğrultusunda araştırma çerçevesini sınırlandırmıştır.

 

Yazar: Hüseyin Kırmızı

Danışman: Prof. Dr. Oğuz Ahmet Adanır

Yer Bilgisi: Dokuz Eylül Üniversitesi / Güzel Sanatlar Enstitüsü / Film Tasarımı Ana Sanat Dalı

Tür: Yüksek Lisans

Tarih: 2017

 

Bu tez yazarı tarafından gönderildi. Görseller dergimiz editörleri tarafından eklendi.

tez tanıtımı