Zenginler Finanse Ettikleri Müzeleri Nasıl Mahvediyor?

22/8/2016 / skopbülten

 

Met Breuer

 

Metropolitan Museum of Art’ın (Met) Temmuz ayında işten çıkarmalara başlayacağını duyurması sanat dünyasında soğuk duş etkisi yaptı. Oysa, daha Mart ayında çağdaş sanata ayrılmış gösterişli bir ek bina (Met Breuer) açan müzenin işleri tıkırında gözüküyordu. 

Gerçekten de, bu tür genişleme hamlelerine baktığımızda, 21. yüzyıl gibi zor bir zamanda hakkında iyi haberler duyduğumuz ender kurumlardan birinin müzeler olduğunu düşünebiliriz. Nitekim, San Francisco Modern Sanat Müzesi yakın bir zamanda 305 milyon dolar değerinde bir ek bina açarak, ülkedeki en büyük modern ve çağdaş sanat müzesi olarak anılmaya hak kazandı. Geçtiğimiz yıl, biri New York’ta (422 milyon dolar değerindeki Whitney Müzesi’nin şehir merkezindeki yeni binası), diğeri Los Angeles’ta (140 milyon dolarlık Broad Müzesi) olmak üzere oldukça sükse yapan iki yeni müze açıldı.   

Met’de yaşanan çalkantı, bütün bu “iyi haber”lerin gerçekten de söylendiği gibi kültürün zaferine delalet edip etmediğini sorgulamamızı gerektiriyor. The Art Newspaper’da yayınlanan bir habere göre, ABD’de 2007 ile 2014 arasında genişleme hamlelerine yaklaşık 5 milyar dolar harcanmış: Haberde değerlendirmeye alınan diğer 37 ülkede harcanan toplam rakamdan daha yüksek bir meblağ bu. Haberde, ayrıca, ABD’nin başka hiçbir ülkede görülmedik ölçüde kültürü kamu bütçesinden çok hayırseverlerin parasıyla finanse ettiğine de değiniliyor.

Müze yöneticileri, sürekli olarak yönetim kurulu üyelerini harekete geçirebilecek ve olası hamilerin ilgisini cezbedecek yenilikler icat etmek zorunda kalıyorlar. Genişleme projeleri de genellikle bu saikle gündeme getiriliyor. Bu kurumlar, zengin insanlardan gelecek paraya muhtaçlar. Zenginlerse eski sıkıcı müzelerin bakımı için bağış yapmaktansa yeni gösterişli binalara para akıtmayı yeğliyor. 

Eli ve Edythe Broad tarafından finanse edilen Broad Müzesi gibi yeni kurumlar ve diğer “ego-müzeler” paralı insanların artık kendi kurumlarını kurmaya daha meyilli olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, geleneksel müzelerin daha girişken davranıp durmadan zenginlerin hayal gücüne hitap edecek ve dolarlarını çekecek yeni projeler üretmesi gerekiyor.

Met örneğini ele alalım. Klasik sanat alanındaki yetkinliğini çağdaş sanata da taşıma gayesinden başka ne yatıyor bu genişleme kararının ardında? Met’in eski direktörü Philippe de Montebello, The New Yorker’a verdiği bir demeçte, dünyadaki koleksiyonerlerin %99’unun “çağdaş sanat topladığını” söyledi ve şunu ekledi: “Met yönetiminin, geleceğin sponsorlarıyla bağ kurma fırsatını tepmek gibi bir niyeti yok”. Yeni Met binasının, müzenin bütçesine yılda 17 milyon dolar katkıda bulunacağı hesaplanıyordu. Fakat evdeki hesap çarşıya uymayıp 10 milyon dolarlık bir bütçe açığı ihtimali doğunca müze de çareyi yeniden yapılanma ve personel azaltmada buldu.

 

 

Broad Müzesi

 

Müzelerin büyüdüğü doğru. Fakat, sürdürülebilir bir büyümeden bahsedilemez. Chicago Üniversitesi Kültür Politikaları Merkezi tarafından 2012’de yayınlanan ve 1994 ile 2008 yılları arasında inşa edilen 700 kültür binasını merceğine alan bir raporda şu sonuca varılıyordu: “İnşaat patlaması sırasında tuğla ve sıvaya yapılan aşırı yatırım çok çarpıcıdır – özellikle de incelediğimiz kurumlarda, tamamlanan bina projelerinden sonra yaşanan malî sıkıntılar düşünülecek olursa”. Kısacası, halihazırda zaten finansman için yalvarmak zorunda olan kurumlar tek çareyi daha pahalı binalar inşa etmekte buluyorlar; fakat, malî bir krizle karşı karşıya kaldıklarında fon açığını nasıl kapatacaklarını bilemiyorlar.      

Bunun yanı sıra, en görünür kurumların büyük bir tantanayla ek binalar açması, sanat kurumlarının  genel halinin gözden kaçmasına sebep olabiliyor. Ulusal Sanat Fonu’nun (NEA) verilerine göre, 2002 ile 2012 arasında ortalama yetişkin müze ve galeri ziyaretçisi sayısında %30 oranında bir azalma kaydedildi.

Büyük, kozmopolit kurumlar şu ya da bu şekilde ilgi çekme imkânına sahipken, yerel topluluklar ve kültürler sayesinde ayakta duran daha küçük kurumlar böylesi bir imkândan yoksunlar. 

Andy Horowitz’in, yakınlarda The Atlantic’te yayınlanan makalesinde ifade ettiği gibi, NEA’nın mütevazı olmakla beraber en önemli kazanımlarından biri büyük ve küçük kurumlara eşit fırsat sunarak aralarında bir denge sağlamaktı. Fakat, %1 dudak uçurtucu bir servet biriktirirken devlet zaten cüzi olan kültür harcamalarında kesintiye gitti. Son 20 senede sanata ayrılan bütçe %15 oranında azaldı. Doğal olarak, bu durumdan en çok bağışçıların ilgisini çekme şansı olmayan küçük sanat kurumları mağdur oluyor.  

Dolayısıyla sanata ayrılan kamu bütçesinde ciddi bir artış talep etmek, sadece hali vakti yerinde olanların benimseyeceği bir davanın savunuculuğunu yapmak anlamına gelmiyor. Bilakis, zenginlerin tarafgirliğinden kaynaklanan eşitsizliklerin giderilmesini istemek anlamına geliyor.

Şunu görmekte fayda var: tüm ihtişamına rağmen Amerika’daki müze patlaması, eşitsizlik çağının bütün irrasyonel aşırılıklarına ayna tutuyor. [AB]  

 

Ben Davis’in 22 Temmuz 2016’da The New York Times’da yayınlanan “How the Rich Are Hurting the Museums They Fund” başlıklı yazısından derlenmiştir.