İsimsiz Bildiri (Sistem Sanatı Üzerine)

Hans Haacke, Chickens Hatching, 1969 

 

“Sistem” kavramı doğa bilimleri ve sosyal bilimlerde ve özellikle de çeşitli karmaşık teknolojilerde yaygın olarak kullanılır. Görsel sanatlar alanı için sistem sözcüğünü (“sistematik” sözcüğüyle karıştırmamak gerekir) ilk defa kullanan sanatçı ve yazar Jack Burnham’dı muhtemelen. Burnham’ın bu sözcüğü kullanmaktaki amacı, hatalı bir şekilde “heykel” diye yaftalanmış birtakım üç boyutlu durumları ayırt etmekti.

Genel olarak sistem, ortak bir plana ve amaca hizmet eden bir grup öğe olarak tanımlanır. Bu öğeler ya da bileşenler ortak bir hedefe varmak için etkileşimde bulunurlar. Öğeleri birbirinden ayırmak sistemi yok etmek anlamına gelir. Bütünsel bağlamın dışına çıkıldığında, söz konusu öğelerin hiçbir işlevi kalmaz. Doğal olarak bu önkoşullar her iyi resim, heykel, bina ya da aynı ölçüde karmaşık ama statik görsel varlık için de geçerlidir. Sözcüğün doğa bilimlerindeki özgün kullanımı, fiziksel olarak birbirine bağımlı süreçlerin davranışlarını anlamak için önemlidir. Özgün kullanımında sözcük, sürekli değişim, çevrim ve denge gibi fenomenleri izah ediyordu. O yüzden, kanımca “sistem” sözcüğünü statik olmayan birtakım “heykellere” tahsis etmek gayet yerindedir, zira enerji, malzeme ya da bilgi aktarımı ancak bu kategoride gerçekleşir.

Statik yapıtlar yaratan ressamlar ve heykeltıraşlar, yapıtlarını zamanın ve çevresel koşulların etkilerinden korumaya çalışır. Haliyle metal küfü, bronzun atmosfer koşullarına verdiği tepkinin kaydı olarak görülmez; keza resimlerin çevresel koşullara verdiği tepkiyi ortaya seriyor diye kararıp çatlamasına da hoş gözle bakılmaz. Her ne kadar fiziksel değişimler meydana geliyor olsa da, bu sanatçıların amacı mümkün mertebe değişmeden kalan şeyler yaratmaktır. Keza izleyici de yapıtı, yapılıp bitirildiği andaki haliyle görmek istemektedir.

Gelgelelim her yapıt, hem bileşenlerinin fiziksel olarak birbiriyle, hem de bütünün fiziksel olarak çevreyle iletişim kurması amacıyla üretilegelmiştir. İşte bu tür bir yapıt “heykel” olarak sınıflandırılamaz; doğru olan şey, bu yapıtı “sistem” olarak tarif etmektir.

Böyle bir sistemin fiziksel olarak kendi kendine yetiyor oluşu, izleyicinin yapıtla kurduğu ilişki üzerinde son derece önemli bir etkide bulunur, zira yapıtın, izleyicinin zihinsel müdahalesinden bağımsız oluşu ortaya serilmiştir. İzleyicinin rolü, kendisinin katılımını öngören yapıtlar için bir fiziksel enerji kaynağı olmaktan ibarettir artık. Bu tür yapıtlarda, izleyicinin –çekmek, itmek, çevirmek gibi– eylemleri programın bir parçasıdır. Hatta sadece mevcudiyeti bile yeterli olabilir. Gelgelelim, izleyici mevcut olmadığında bile layıkıyla işleyen sistemler vardır: Bu sistemlerdeki programlar izleyicinin herhangi bir katkısından kesinlikle bağımsız olarak iş görür.

İzleyicinin fiziksel katılımı gerekli olsun olmasın, sisteme ait program, izleyicinin bilgisinden, geçmiş deneyimlerinden, algısal psikolojisinin işleyişinden, duygularından ya da ne ölçüde katıldığından etkilenmez. Geçmişte bir heykel ya da resim ancak izleyicinin lütfuyla anlam kazanıyordu. İzleyicinin, belirli şekillerde düzenlenmiş bir mermer parçasına ya da tuvale yönelik yansıtmaları, yapıtların programını teşkil ediyor ve onları önemli kılıyordu. Bu duygusal ve zihinsel tepkiler olmasaydı, yapıt taş ya da kumaştan ibaret olurdu sadece. Ancak, sisteme ait program izleyicinin zihinsel katılımından tamamen bağımsızdır; özerktir, izleyiciden kopuktur. Nasıl bir ağacın programı, ağacın gölgesindeki âşıkların duygularından etkilenmiyorsa, sisteme ait program da izleyicinin duyguları ve düşüncelerinden etkilenmez. Nihayetinde izleyici müthiş bir araçtan ziyade empati kurmaya uğraşan bir tanık haline gelir.

Doğal olarak, bir sistem de izleyicide öznel yansıtmalardan oluşan bir uçurum yaratır. Gelgelelim bu yansıtmalar, sistemin mevcut programına bağlı olarak ölçülebilir. Geleneksel heykelle kıyaslandığında, sistem izleyicinin heveslerine tabi olmaz, bilakis onun ortağı haline gelir. Sistem muhayyel bir şey değildir, tamamen gerçektir. 

 

Hans Haacke'nin 1967 tarihli Untitled Statement adlı metninin çevirisidir. 

kavramsal sanat, skopdergi 15, ağ toplumu