'Çevre Dostu' Ikea, Avrupa’nın Son Kadim Ormanlarını Tüketiyor

Uygun coğrafi ve tarihsel koşulların biraraya gelmesi sonucunda bugün Romanya dünyanın en büyük ve en önemli doğal yaşlı ormanlarına ev sahipliği ediyor. Ülkenin orta ve üst kısımlarını kemer gibi saran Karpat Dağları, Avrupa’nın İskandinavya dışındaki son yaşlı ormanlarının en az yarısını ve balta girmemiş ormanlarının yüzde 70’ini barındırıyor. Karpat ormanlarına Avrupa’nın Amazon’u deniyor – uygun olduğu kadar uğursuz da bir benzetme bu, zira burası da Amazon gibi hızla yok oluyor.

Avrupa’nın büyük bölümü sanayileşme çağında hızla ormansızlaştı; bugün AB sınırları içinde bozulmadan kalan ormanlık arazilerin oranı yüzde 4’ten az. Kıtanın sanayi merkezlerine yeterince uzak olan ve uzun yıllar Sovyet blokunun dışa kapalı üyelerinden biri olan Romanya, bu ormansızlaşma manzarası içinde parlak bir istisna teşkil ediyor. Komünist yönetim sırasında ormanlar kamu mülkiyetine geçirildi ve küresel ihracat piyasasından uzak tutuldu. Bu sayede Romanya, hiçbir zaman yoğun kesime maruz kalmamış, insan eliyle değiştirilmemiş veya yapay olarak yeniden ekilmemiş oldukları için yaşlı veya bakir vasfı taşıyan nadir ladin, kayın ve meşe ormanlarının bir kısmını muhafaza edebildi.

 


Karpat Dağları’nda kadim bir kayın ağacı. Yaşlı ormanlar, kesilip yeni ağaç dikilmiş ormanlara göre yüzde 70 daha fazla karbon emiyor, dolayısıyla bu ormanlar yeryüzündeki en etkili karbon yakalama araçları. Tek bir kayın ağacı 150 yaşına gelene kadar dokuz ton karbon emiyor, emme oranı yaşlandıkça artıyor.

 

Fakat 1989’da komünizmin çökmesi bu ormanları koruyan kalkanlardan birinin ortadan kalkmasına sebep oldu; ardından gelen özelleştirme dalgası yaygın bir bozulma sürecini başlattı. 2007’de Romanya’nın Avrupa Birliği’ne girmesi, ülkedeki ucuz ve bol ahşap kaynağı ve onu çıkaracak ucuz emek için dev bir serbest piyasa yarattı; bu elverişli koşullar,  Avusturya menşeli kereste şirketlerini ve İsveç merkezli mobilya firmalarını Romanya’da tezgâh açmaya teşvik etti. Birbirini izleyen zayıf yönetimler, piyasa yanlısı reformları daha da ilerletti ve ormanların bozulmasını durdurmak için önlem almadı. Özellikle bu ormanlarda bulunan ladin ve kayın ağaçlarına dayanan hazır mobilya sanayiindeki muazzam büyüme de bu tabloya eklendiğinde sonuç azgın bir ormansızlaşma oldu.

Bu durumdan bariz ve çarpıcı biçimde kâr eden bir şirket var: Ikea. Şirket halihazırda dünyanın en büyük münferit ahşap tüketicisi, ahşap tüketimi her yıl iki milyon ağaç artıyor. Bazı tahminlere göre, kullandığı ahşabın yüzde 10’unu nispeten küçük bir ülke olan Romanya’dan tedarik ediyor. Ikea 2015 yılında toplu olarak orman arazisi satın almaya başladı ve birkaç ay içinde Romanya’nın en büyük özel toprak sahibi konumuna ulaştı, hâlen de öyle.

Dünya piyasasının doymak bilmeyen ahşap iştahı, tahmin edileceği üzere, devletin belirlediği ve zaten yeterince serbest olan yasal sınırları haydi haydi aşıyor. Romanya hükümetinin örtbas etmeye çalıştığı, sonradan sızdırılan 2018 tarihli bir rapora göre, 2018’den önceki dört yıllık dönemde ülke ormanlarından yılda 38,6 milyon metreküp ahşap çıkarılmıştı; oysa hükümet sadece 18,5 milyon metreküpe izin veriyordu. Yani, kesim yöntemindeki olası ihlaller sayılmasa bile, ülkedeki ahşap kaynaklarının yarıdan fazlası yasadışı olarak elde ediliyordu. İster özel ister kamusal arazilerde olsun, öncesinde hükümetçe onaylanan bir orman idaresi planı hazırlanması gereken yasal kesim işlemlerinde bile yolsuzluk ve suistimal yaygın. Kabaca Romanya’nın AB’ye katıldığı tarihten bu yana ülkenin el değmemiş ormanlarının yarısı ila üçte ikisi yok oldu.

 

2021’de çekilen insansız uçak görüntüleri, Romanya’nın yaşlı ormanlarındaki ağaç kesimlerini gösteriyor. Görüntüler, Fagaraş Dağları’nın AB Natura 2000 programı çerçevesinde koruma bölgesi tayin edilmiş alanlarında tıraşlama kesim yapıldığını ve habitat bozulmasının yaşandığını kanıtlıyor. Sağ alt: Ikea, koruma bölgesi sınırındaki bu alanda 2020’de ağaç kesimi yaptı, ancak tıraşlama kesim yapmadığını iddia ediyor.

 

Yolsuzluğun hâkim olduğu tüm iş sahalarında görüldüğü gibi burada da şiddet eksik olmuyor; Ikea’nın arazi alımlarıyla aynı sıralarda, ağaç kesimleriyle bağlantılı ve hayli gündem olan peş peşe saldırı olayları başladı. 2015’te Romen çevreci Gabriel Paun, pusu kurularak dövüldü; saldırıyı videoya çekmişti. Paun sonunda ülkeden ayrıldı ve yıllarca saklandı. Romanya’nın eski orman ve su işleri bakanı Doina Pana, 2017 yılında kaçak ağaç kesimlerine son verme girişimlerinin ardından cıvayla zehirlendiğini duyurdu. 2019 yılının sonlarında orman korucuları Raducu Gorcioaia ve Liviu Pop birkaç hafta arayla saldırıya uğrayarak öldürüldü.

Dünya çapında çevre suçlarını izleyen Çevre Araştırma Ajansı’nda görevli David Gehl şöyle diyor: “Yıllarca gözümüz hep Amazon ve Endonezya’nın, Kongo havzası ile Rusya’nın üzerindeydi; ormanlarında vahim olayların yaşanmasıyla meşhur yerler buralardı.” Fakat ajans Romanya’yı incelemeye başlayınca, Ikea gibi tüketici odaklı uluslararası markaların büyüdüğü ‘güvenli’ AB sınırları içinde de tıpatıp aynı olayların yaşandığı görüldü.

Romanya’da 2015’te 617 personelden müteşekkil orman devriyeleri kuruldu ama ekipler geceleri ve haftasonları çalışmıyor; hukuki yaptırımların zayıflığı nedeniyle ormanları korumak eylemcilere ve gönüllülere kalıyor ki bu da hayli tehlikeli bir iş. Son yıllarda en az altı orman koruma görevlisi öldürüldü; yine kaçak ağaç kesimine bağlı olarak kayıtlara geçmiş 650 saldırı olayı yaşandı.

Bir ağacın orman örtüsünden mağaza satış alanına gelene kadar izlediği yolu geriye doğru takip etmek neredeyse imkânsız. Ahşabın tedarik zinciri boyunca izlediği rotayı tespit etmek giderek daha da zorlaşıyor. Zincire eklenen her halka, ilk çıkış yerini karanlığa gömüyor. İz sürmenin zorluğu, nasıl ki bir ağacın kaçak kesilmiş olduğunu kanıtlamayı neredeyse imkânsız hale getiriyorsa, bir ağacın yasal olarak kesilmiş olduğunu kanıtlamak da aynı derecede zor. Yeterli teftiş imkânı olsa, ahşabın büyük kısmı kaçak kabul edilirdi. Romanya’da ahşabın yarıdan fazlasının izinsiz elde edildiği bilinmesine rağmen, kaçak ahşabın sadece yüzde biri resmî kayıtlara geçiyor.

Bu arada Ikea, çevre duyarlılığı konusunda övünmeye devam ediyor. Şirketin internet sitesine bakılırsa, kullanılan ahşabın yüzde 98’inden fazlası sürdürülebilir yöntemlerle elde edilmiş: yani geri dönüştürülmüş veya Orman Yönetim Konseyi (FSC) tarafından sertifikalandırılmış. Görüştüğüm bir Ikea yetkilisi, “Sorumlu olmayan ormancılık uygulamalarına hiçbir koşulda müsaade etme[diklerini]” söyledi. Gelin görün ki şirketin ahşap tedarikinin en az yüzde 60’ı Doğu Avrupa ve Rusya’dan karşılanıyor, bunun yaklaşık yüzde 10’u Romanya’dan. Ikea’nın iddiaları ile, yolsuzluğun bunca yaygın olduğu bir bölgedeki varlığını bağdaştırmak mümkün mü?

Şirketin, sürdürülebilirliğin pratik tanımı olarak FSC sertifikasını temel alması, bu durumu açıklayabilir. Uluslararası bir hükümet dışı örgüt olan FSC, ulusal hukuka uygunluk, işçilerin koşullarını iyileştirme taahhüdü, güncellenmiş bir orman idare planı ve benzeri 10 temel ilke çerçevesinde bir standart oluşturuyor. Kereste şirketleri tarafından, önceden haber vermek suretiyle teftiş yapmaları için tutulan bağımsız denetçi grupları da, orman işletmelerinde bu standarda uyulduğunu gösteren sertifikayı veriyor. Bir denetçi grubu bir işletmeye sertifika vermezse, parayı alıp onay damgasını vuracak bir denetçi bulunana kadar süreç devam ediyor. FSC, kurulduğu 1993 yılından beri çevreciler tarafından eleştiriliyor; 2018’de Greenpeace örgütün “ormancılık ve kereste üretimi için bir araç” olduğunu öne sürdü. Ikea’nın FSC şebekesindeki en büyük ahşap tüketicisi ve örgütün kurucu üyesi olması da cabası.

Ikea, mobilyalarının menşeini takip etmeyi zorlaştırıyor. Mobilya kutularının üstünde yazan kaynak ülke genelde imalat zincirindeki son halkayı gösteriyor: Vietnam’da Üretilmiştir, ibaresi gibi. Bazen bu kadarı bile söylenmiyor: Örneğin sadece Avrupa Birliği’nde Üretilmiştir yazıyor. Fakat şirket kendi içinde çıkış noktalarını sıkı bir biçimde takip ediyor. Kutuların üstünde yazan, sıradan insanlara anlaşılmaz gelen rakam dizileri belli bir üreticiye veya bir ülkedeki taşeron şirkete işaret edebiliyor. Bu kodlar titizlikle korunuyor ve sık sık değiştiriliyor. Ancak araştırmalarım sırasında, içerden biri bana Plimob firmasının kodunu verdi: Ikea’nın Romanya’daki üreticisiydi bu şirket ve yakın zamanda düşük fiyatlı ve çok rağbet gören bazı Ikea sandalyelerinde kaçak olarak kesilmiş ahşap kullandığı ortaya çıkmıştı. Elimdeki rakamların izini sürebileceğim bir ürün bulmak ümidiyle, New York’taki Ikea mağazasına gittim.

Brooklyn’deki mağaza New York şehrinin büyük kısmına hizmet verdiğinden, genelde çok rağbet gören düşük fiyatlı ürünleri bulmak zor olabiliyor. Kasım ayı sonlarıydı ve tedarik zinciri krizinin etkileri boş raflardan belli oluyordu. Yine de, Bulgaristan ve Polonya’da üretilmiş mobilyalardan sonra nihayet Romanya menşeli sandalye paketlerini buldum. Rönninge model yeşil sandalye kutularının bulunduğu rafta Plimob’un kodu yazılıydı. Sandalye 95 dolardı.

 

 

Ikea’nın Rönninge model yeşil sandalyesi, ürün kodu: 504.128.95. www.ikea.com.tr sayfası ekran görüntüsü (23 Şubat 2022).

 

Alexander Sammon’ın 16 Şubat 2022’de New Republic’te yayınlanan Ikea’s Race for the Last of Europe’s Old-Growth Forest başlıklı yazısından seçilmiş bölümlerin çevirisidir.