/ Sanat-Özgürlük / Nikaragua’da Devrim ve Sanat

1979’da Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN), Nikaragua’da 43 yıldır hüküm süren ABD destekli Somoza diktatörlüğüne son verdi. Sandinistler, iktidarı ele geçirdikten sonra ülke çapında kültür ve eğitim seferberliği başlattılar. 1960’larda Solentiname adalarındaki yoksul köylülerle bir sanat komünü kurmuş olan ve devrime faal olarak katılan şair Ernesto Cardenal, Kültür Bakanlığı görevine getirildi. Eğitim seferberliğiyle birlikte, okuma-yazma bilmeyenlerin oranı %50’lerden %12’ye düştü; bütün sanat dallarında isteyen herkese ücretsiz eğitim başlatıldı.

20. yüzyılın başında Meksika’da, ve 1970’lerin başında Şili’deki devrimci hareketlerde olduğu gibi, burada da müraller, 1979-1990 yılları arasındaki kültürel canlanmanın ve Sandinistlerin devrimi izleyen yıllar boyunca ülke içinde CIA destekli kontralara karşı verdiği mücadelenin taşıyıcılarından biri oldu. Başta Şili, ABD, İtalya ve Fransa olmak üzere pek çok ülkeden sanatçı kolektifi bu yıllarda Nikaragua'ya giderek seferberliğe katıldı ve enternasyonal bir kültür ortamı oluşturdu. Çoğunluğu başkent Managua'da olmak üzere dört bir yanda yüzlerce müral yapıldı; duvarlar, tam anlamıyla bir kamusal ifade alanı haline geldi ve devrimci mücadelenin hafızasına dönüştü. Bütün bu seferberliğin iktidardaki Sandinistlerin desteğiyle sürmesine rağmen, müraller, iktidarın kutsandığı bir propaganda aracı olarak kullanılmadı. Örneğin, bu dönemde yapılan mürallerde FSLN lideri ve devlet başkanı Daniel Ortega'nın suretine rastlanmıyordu; devrimin asıl ikonları, Marx ve Lenin; 1927'de işgalci ABD ordusuna karşı gerilla savaşını başlatan Augusto César Sandino; FSLN'nin kurucusu, 1976'da öldürülen Carlos Fonseca; Che Guevara gibi figürler, ve elbette ezilen ve direnen halktı.

Sandinistlere karşı kurulan Ulusal Muhalefet Birliği’nin (UNO) 1990 seçimlerinde iktidara gelmesiyle birlikte mürallerin önemli bir bölümü yok edildi. Bunlar arasında, Victor Canifru'nun boyadığı ve Latin Amerika sömürgeciliğinden devrimci yeniden inşa dönemine uzanan direniş episotlarını resmeden "Bolivar'ın En Büyük Hayali" adı müral de bulunuyordu [resimler en altta]. Daniel Ortega uzun bir aradan sonra 2007'de yeniden iktidara geldiğinde, bu kez duvarları onun sureti kaplayacaktı. 

Aşağıdaki pasajlar, 1960’ların sonlarında başlayan devrimci sanat hareketinin üyelerinden Raúl Quintanilla’nın, The Murals of Revolutionary Nicaragua, 1979-1992 (David Kunzle, 1995) adlı kitaba yazdığı sunuş yazısından alınmıştır. [EG]


 

 

                              

Nikaragualıların büyük kısmı gibi ben de, 1979’dan itibaren açık, demokratik, halk temelli ve anti-emperyalist bir yaklaşımla kendi kültürel kimliğini kuran bir sürece faal biçimde katılmış olmaktan dolayı gurur duyuyorum.

Bir sanatçı olarak, ABD destekli Somoza diktatörlüğü altında yetişmiş ve kendini bu diktatörlüğe karşı bir direniş kültürü içinde tanımlamış bir neslin mensubuydum. 1960’larla 1970’lerde Nikaragua’da Ventana, Praxis ve Gradas gibi gruplar [Somoza karşıtı militan sanat kolektifleri] ortaya çıkmış, şair-rahip Ernesto Cardenal’in Solentiname adaları komününde geliştirdiği kurtuluş teolojisi yayılmaya başlamıştı. Daha o zamanlardan, Nikaragualıların hayatını ve kültürünü zenginleştirebilecek ve bir bütün olarak sosyalist deneyimin yeni parametrelerini çizebilecek bir dinamik içinde yüksek kültürle popüler kültürü, aydınlarla halkı biraraya getirmeye çalışıyorduk.

1979’dan itibaren, halk temelli bir devrimin çerçevesi içinde yeni bir görsel dil oluşturmaya başladık – ABD hükümetinin dört bir yandan kuşatma altına alacağı bir devrimdi bu. Yeni kimliğimiz, hem geçmişimize hem de içinde bulunduğumuz döneme eleştirel bakmamızı gerektiriyordu. 1979 devrimi bize ifade özgürlüğünü ve deneyselliği kazandırmanın yanı sıra, 500 yıllık kolonyalizm ve neo-kolonyalizmin bizden aldığı mirasımıza yeniden sahip çıkma fırsatı vermişti. Batı’daki avangard sanatçıların açtığı yeni ufukları da değerli buluyorduk. Birinci Dünya’nın içinde her zaman bir Üçüncü Dünya’nın var olduğunu biliyorduk – tıpkı bizim Üçüncü Dünyamız içinde her zaman bir Birinci Dünya’nın var olması gibi.

O dönemin sanatının büyük kısmına damgasını vuran Avrupa-merkezliliğe daha özgür bir bakışla yaklaşıyorduk. Sanatın sözümona “uluslararası” merkezleri için bir ilave ya da iyi huylu bir tümör olmak istemiyorduk, ama Kübalı eleştirmen Gerardo Mosquero’nın dediği gibi kendimizi “ötekileştirmek” gibi bir niyetimiz de yoktu; turistik birer etnik nadire olmamızı isteyen Batılı ulusaşırı sanat muktedirlerinin bu beklentilerini karşılamak da istemiyorduk. Derdimiz, aynı zamanda hem ulusal hem de uluslararası olan yeni bir görsel dil geliştirmekti ve bunun için çalıştık. Örnek aldığımız ustalar, ressam Armando Morales ve şair Rubén Dario, Ernesto Cardinal ve Carlos Martinez Rivas’tı. Bu ustalar, ulusal kimliğimizi çoğulcu bir tarzda ifade etmişlerdi.

Devrimle birlikte, herkesi ve her şeyi içine katan kesintisiz bir diyalog üzerinden, çeşit çeşit yerel dili sahiplenerek, görsel bir dil kurmaya başladık. Bu diyalojik süreç, toplumsal bağlılığımızla ve görsel alanda yaptığımız deneylerle şekillendi. Sanat dalları arasında hiyerarşik bir düzen öngören, son derece sınırlayıcı bir geleneğin içinden çıkmıştık. Devrimden önce uygulandığı haliyle görsel sanatlarda yağlıboya fiilen en önemli sanat türüydü. Oysa 1980’lerde büyük bir çeşitlilik hasıl oldu: panolar, müraller, afişler, grafik, şenlik dekorları, el sanatları, müzik, video, karışık teknik vs. Ayrıca, yağlıboya türü de kendi içinde çeşitlendi.

Bütün bunları, aynı zamanda [karşı-devrimcilere ve ABD'ye karşı] bir savaşı sürdürürken yapıyorduk – bugün, askerî nitelikli olmadığı için başa çıkılması belki daha da zor olan, başka yöntemlerle devam eden bir savaş bu.

 

Victor Canifru’nun, başkent Managua’daki Bolivar Caddesi’ne boyadığı Bolivar’ın En Büyük Hayali adlı müralinden detaylar. 1990’da, Sandinistlerin mirasını silmeye çalışan Managua valisi Almando Alemán’ın emriyle yok edilmiştir.  Kaynak: The Murals of Revolutionary Nicaragua, 1979-1992 (David Kunzle, 1995)


sokak sanatı, sanat ve direniş, sanat/özgürlük