Şiir/Mimarlık: Binanın İhlali

23/10/2021 / skopbülten / Bahar Avanoğlu

Aşağıdaki pasajlar, Bahar Avanoğlu’nun derlediği Şiir/Mimarlık: Binanın İhlali adlı kitabın “Sunuş” kısmındaki “Unbuilt: Binanın İhlali ve Binasız Mimarlık” başlıklı ilk bölümden seçildi, s. 11-14.

 

 

Ungebaut/Unbuilt ifadesi Avusturyalı mimar Raimund Abraham’ın (1933-2010) 1986 yılında Galerie Krinzinger ve Galerie Museum Bozen’de gerçekleştirilen sergisinin ve sergi kataloğunun başlığında yer alır.[1] Abraham’ın 1996 yılında basılan monografısi de [Un]Built ismini taşır.[2] İngilizce unbuilt kelimesi, inşa edilmemiş mimari tasarımlar, yıkılmış ya da imha edilmiş binalar için kullanılan bir ifadedir. Bina cismine ulaşmamış, bina cisminden mahrum edilmiş ya da binası meçhul, binası parçalanmış, binası yok edilmiş bir mimarlık.

Abraham’ın tasarımlarını unbuilt ifadesi altında toparlaması, tasarımlarının, kelimenin düz anlamıyla, fiziksel bir bina şeklinde inşa edilmemiş olmalarına yorulabilir. Zira, monografide bulunan mimari tasarımların çoğunluğu çizim, kolaj, model, performans ya da kinetik strüktür biçimindedir. Ne var ki, Abraham’ın mimari tasavvurları ‘inşa edilmemiş’ değildir; Abraham’ın mimarlık tahayyülleri inşa edilmeye direnç gösterir. Bir başka deyişle, mimarlığı inşa üzerinden meşrulaştıran fiilî gerçekliğe karşıdırlar. Dolayısıyla Abraham’ın kullandığı biçimiyle unbuilt kelimesi, herhangi bir sebeple inşa edilmemiş ve inşa edilmediği için kâğıt üzerindeki birtakım çizimler halinde kalakalmış tasarımlar anlamına gelmez. Bir tasarımın kâğıt üzerindeki mecburi mahkûmiyetine işaret etmez. Aksine, ‘bina olmayan’ anlamına gelen başlı başına bir kavrama, bir manifestoya dönüşür. Unbuilt kavramı, mimarlığın ‘bina’dan özerkleşmek amacıyla verdiği varoluşsal mücadeleyi ifade eder ve ‘binasız’ bir mimarlığın olasılığının sınandığı bir düşünceye doğru başkalaşır.

Böylelikle, unbuilt kavramında mimarlığın en derin ontolojik çatlaklarından biriyle karşılaşırız: Mimarlık bina mıdır? Ya da başka bir tabirle, ‘mimarlık binaya işaret etmek zorunda mıdır? Unbuilt olumsuz yanıt verir: Mimarlık bina değildir; mimarlığın binaya işaret etme yükümlülüğü de yoktur’ der. Unbuilt’e göre, mimarlık kökeni itibariyle bir nesneye ya da bir nesnenin temsiline indirgenemez. Mimarlık, tinsel bir arayış, tinsel bir deneyim, bir düşünce, bir şiir, bir eleştiri, “bir arzu projesidir”.[3] Unbuilt düşüncesinde, mimarlığın esas kökeni ‘bina-olmayan’dadır; yani ‘bina’ olanın dışarı attıklarının dünyasında.[4]

“Mimarlık bina mıdır?” diye soran da, “hayır, değildir” diye ilk kez cevaplayan da hiç kuşku yok ki Abraham değildir. Mimarlara tarih boyunca musallat olan bu soru, mimarlığın tekrar tekrar deşilen en derin ve çetrefil konularından birini teşkil eder. Bu bağlamda, ‘bina’, bir mimari tasavvurun inşa edilmiş halini, yani maddiliği imlemekle kalmaz; araçsal temsile dayanan çok daha geniş ölçekli bir paradigma olarak belirir. Unbuilt’e göre, ‘bina’, mimarlığın ideallerine karşı geliştirilen ideolojik bir tehdidin icadıdır; mimarlığın asıl cevherinin unutulması için geliştirilmiş yöntemlerin toplamıdır; mimarlığı denetleyen temsilî düzenin vazgeçilmez bir parçasıdır. ‘Bina’, işlev, yarar, gerçeklik makinesidir; en egemen semboldür. Bir disiplindir, mekânı ve zamanı disipline sokar; bir endüstridir... ‘Bina’nın bu gibi politik düzenlemelerine karşılık, mimarlığın unbuilt olarak gösterdiği direniş, mimarlığın dindirilemeyen özerklik arzusunun bir ifadesidir.

[…]

 

Raimund Abraham, Ungebaut/Unbuilt Sergi Kataloğu, 1987.[5]

 

Binasız mimarlık düşüncesinin etkilerinin günümüzde sönümlendiği görülür. Bu durumun mimarlığın eleştirel mahiyetini kaybetmesiyle eşzamanlı bir şekilde gerçekleşmesi dikkat çekicidir. İşte biz burada şiir ve eleştiri olarak mimarlığın tekrar düşünülmesi için unbuilt kavramını tartışmaya açmak, ‘binanın ihlali’ olarak mimarlığı tekrar hayal etmek istiyoruz. Bu niyetle, derleme kapsamında mimarlık ile bina arasındaki denkliği sorgulayan dört metni biraraya getiriyoruz. Mimarlık kuramcısı Alberto Pérez-Gómez’in “Çizim olarak Mimarlık” (1982) metnini, eleştirmen Norbert Miller’ın kaleme aldığı, Abraham’ın mimarlığı hakkındaki “İmgelem ve Gerçekliğin Hesabı” (1996) izliyor. Ardından Abraham’ın binasız mimarlık düşüncesini ortaya koyduğu “İnşa Edilmemiş Olanın Gerçekliği” (1986) ve şair-mimar Lebbeus Woods’un “Politik Makineler” (2009) başlıklı yazıları geliyor.

Abraham’ın binasız mimarlık arzusunu okurken, daha önce e-skop dergisinde yayınlanan değişik yazılarda değinilen Honnecourt’un eskiz defteriyle (1225-1250), Hypnerotomachia Poliphili’nin (1499) harabelerle donanmış mimarlık rüyasıyla, Filarete’nin (1400-1469) mimarlık harikalarıyla, Giordano Bruno’nun (1548-1600) gölgeleriyle, Piranesi’nin (1720-1778) karanlık direnişiyle, Hermann Finsterlin’in (1887-1973) kemiksi-organsı yapılarıyla, Bruno Taut’un (1880-1938) kristal mimarlığıyla karşılaşırız. Ve elbette, Walter Pichler (1936-2012) ve Hans Hollein’ın (1934-2014) mutlak mimarlığıyla ve John Hejduk’un (1929-2000) birer ihlal makinesine dönüşen şiirsel, karnavalesk mimari ritüelleriyle de...



[1] Ungebaut / Unbuilt, sergi kataloğu, Galerie Museum, Bozen, İtalya ve Galerie Krinzinger, Innsbruck, Avusturya, 1986.

[2] Princeton Architectural Press tarafından 1996 yılında basılmıştır.

[3] R. Abraham, “The Reality of the Unbuilt”, Raimund Abraham [UN]BUILT içinde, ed. Brigitte Groihofer (Viyana: Springer-Verlag, genişletilmiş 2. basım; 2011) s. 110.

[4] Bu ifade, Carole Talon-Hugon’a ait “Manet ve Seyircinin Şaşkınlığı” adlı makalede yer alan “Bataille: Manet ve Bilgi-olmayanın Sanatı” başlıklı bölümden devşirilerek alınmıştır: “Sanatın kökeni bilgi-olmayandadır, bilginin “dışarı attıkları”nın dünyasında.” Talon-Hugon, C., “Manet ve Seyircinin Şaşkınlığı”, Manet, Velazquez ve Estetik Modernizm, Michel Foucault, çev. Savaş Kılıç (İstanbul: İletişim Yayınları, 2018) s. 77.

[5] Kaynak: https://www.contemporary-art-vienna.at/raimund-abraham-buch-book/ (Erişim Tarihi: Eylül 2020)

mimarlık