Yüksek Mimar Seyfi Aşuroğlu

Seyfi Halil Bey, 1902 yılında Harbiyeli asker Halil Nedim Bey[1] ve eşi Hacer Fevziye Hanım’ın dört çocuğundan biri olarak İstanbul’da dünyaya gelir. Halil Nedim Bey, Miralay rütbesinde iken 1917 yılında emekliye ayrılmış bir askerdir, işgal döneminde ise İstanbul Polis Müdürü olarak görev yapar. Seyfi Halil Bey’in bu süre zarfında ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini nerede aldığını bilmiyoruz, fakat torunu Türel, “Dedesinin hep yurtdışına gitmek istediğini ancak babasının buna engel olduğunu, en sonunda ailesinden habersiz kaçarak okumaya Almanya’ya, Bauhaus’a gittiğini” ve hatta “Halil Nedim Bey’in onu ilk denemesinde bir polisle bulunduğu gemiden aldırıp İstanbul’a geri getirmesine rağmen daha sonra yine gittiğini ve eğitimini orada tamamladığını” aktarıyor.[2]

Seyfi Halil Bey’in Bauhaus’a kabul edilmeden önce mimarlık tahsili olup olmadığı kesin olmamakla birlikte, iki ipucundan yola çıkarak bu konuda fikir yürütmek mümkün. İlki Walter Gropius’un okulu idare ettiği dönemde öğrencilerde aranan kabul koşulları. 1927 yılında Bauhaus’ta eğitim almak isteyen bir öğrencinin; “çizim veya eskizlerden oluşan bir dosya, özgeçmiş, adli sicilinin temiz olduğuna dair belge, sağlık raporu, fotoğraf ve varsa diploma, sertifika veya stajyerlik belgesi gibi bir belge” sunması gerekmektedir.[3] Buradan yola çıkarak Seyfi Halil Bey’in Bauhaus’a başvururken bir portfolyo sunması gerektiği için öncesinde de –tamamlanmış veya yarım bırakılmış– bir eğitimi olduğunu varsayabiliriz. Üstelik Seyfi Halil Bey yıllar sonra Kemal Sülker’e yolladığı bir yazıda “1925 senesinde Almanya’da tahsilde olduğunu ve bu dönemde yapı kooperatifleri ve işçi evleri inşasında çalıştığını”[4] aktarıyor. Bu bilgi, Almanya’da başka bir okulda tahsil yaparken 1926 yılında Bauhaus’a geçmiş olabileceği düşüncesini kuvvetlendiriyor.

1919 yılında kurulan Bauhaus, 1925 yılında Dessau’daki yeni binasına taşınır, bu nedenle Seyfi Halil Bey eğitim hayatını Dessau’da sürdürür. 1926 yılının Ekim ayından 1927 yılının Mart ayına kadar olan sömestrede Bauhaus’un yeni öğrencilere farklı malzemeler üzerinde çalışarak temel tasarım ilkelerini öğretmeyi amaçlayan hazırlık derslerine katılır.[5] Bauhaus’ta hazırlık derslerini 1923-1928 yılları arasında László Moholy-Nagy (1895-1946) ve Joseph Albers (1888-1976) beraber yürütüyorlardı;[6] bu durumda Seyfi Halil Bey’in de Moholy-Nagy veya Albers’ten hazırlık dersi almış olduğunu söylemek mümkün. Seyfi Halil Bey, 1927 yılının Nisan-Eylül ayları arasında Yapı Teorisi derslerine misafir öğrenci olarak katılır. Bu aşamada gözden kaçırılmaması gereken nokta, –muhtemelen kurumun başında Walter Gropius (1883-1969), Adolf Meyer (1881-1929) gibi ünlü mimarların olması sebebiyle– sıklıkla mimariyle ilişkilendirilen Bauhaus Okulu’nun 1927 yılına kadar resmen bir mimarlık bölümü olmayışıdır. Bütünleşik sanat anlayışıyla genel tasarım ilkelerine yönelik eğitim veren okulda, ancak 1927 yılında İsviçreli mimar Hannes Meyer’in kadroya dahil olmasından sonra mimarlık bölümü kurulur. Böylece Seyfi Halil Bey, Hannes Meyer’in öğrencisi olur. 

 


Bauhaus Dessau’da mimarlık öğrencileri, soldan üçüncü Seyfi Halil Bey, sol en başta ise Arieh Sharon görülüyor. Kaynak: Student Life - ariehsharon

 

Seyfi Halil Bey, Ekim 1927-Mart 1928, Nisan-Eylül 1928 ve Ekim 1928-Mart 1929 sömestrelerinde yapı/inşaat bölümüne devam eder, Nisan-Eylül 1929 tarihlerinde kayıtlarda izinlidir, derslere katılmaz ancak 10 Eylül 1929 tarihinde 001 numaralı diplomayla Bauhaus’tan mezun olur.[7] Seyfi Halil’in aynı dönem yapı bölümünün ilk mezunlarından olan dönem arkadaşları ise Erich Consemüller (1902-1957), Hermann Bunzel (1901-1985) ve Arieh Sharon’dur (1900-1984).[8] Sharon’un 1927 kış sömestr notlarında “Genossenschaft” yani kooperatifler üzerine aldıkları dersler dikkat çeker;[9] Seyfi Halil Bey’in halihazırda ilgilendiği ve ilerleyen yıllarda kariyerini üzerine inşa edeceği alandır bu.

 

 Mimarlık bölümü öğrencileri, en alttan yukarı doğru; Seyfi Halil Bey, Hubert Hoffmann, Arieh Sharon, Gottfried Hunger? Kaynak: Bauhaus Archiv - Berlin Inv. No: F2637 ve Student Life - ariehsharon

 

Bauhaus Mimarlık öğrencileri, sol en altta Seyfi Halil Bey, ortada kollarını kavuşturmuş Arieh Sharon ve ayakta beyaz önlüklü Hubert Hoffmann. Kaynak: Student Life - ariehsharon

 

Seyfi Halil Bey’in Bauhaus’taki öğrencilik yılları hakkında en azından şimdilik kesin bilgimiz yok, ancak kimi konularda fikir yürütebiliriz. Hannes Meyer, Bauhaus’a gelişinden bir sene sonra, mimar arkadaşı Hans Wittwer ile (1894-1952) büyük bir mimari proje müsabakasını kazanır. Berlin, Bernau yakınlarında Alman İşçi Sendikaları Birliği’nin Sendika Okulu yapılacaktır ve eğitim binalarının yanı sıra yatılı öğrenciler için konut imkânını da karşılayacak bir yerleşke inşa edilecektir. Meyer ve Wittwer, projeyi Bauhaus Yapı Bölümü öğrencileriyle beraber tasarlar; öğrenciler projenin çizim ve inşa aşamalarında hocalarının yanındadır. Meyer, Wittwer ve öğrencileri, “120 öğrenci için çalışma ve seminer gruplarının sosyal organizasyon şemasına dayanarak, mevcut doğal alanla, çam ormanları ve akarsuyla bağlantısı olan, fonksiyonel bir yapı kompleksi” meydana getirirler.[10] Projenin tasarım aşamasında görev aldığını kesin olarak bildiğimiz isimlerin her biri –Hermann Bunzel, Arieh Sharon ve Lotte Beese (1903-1988)–[11] Seyfi Halil Bey’in dönem arkadaşlarıdır, hatta beraber diploma aldığı bir diğer isim Erich Consemüller aynı zamanda fotoğrafla da uğraşmaktadır ve proje alanında Hannes Meyer’in fotoğraflarını çekmiştir. Tüm bunlar, Seyfi Halil Bey’in de proje tasarım veya inşa aşamasında Meyer ve Wittwer’in yanında bulunmuş olması ihtimalini kuvvetlendirir. 

 

Bauhaus Dessau, sol alt köşede Seyfi Halil Bey, Kaynak: Student Life - ariehsharon

 

Seyfi Halil Bey’in Bauhaus yıllarına dair ufak bir anekdota ise Hubert Hoffmann’ın aktardığı anıları üzerinden erişebiliyoruz. Hoffmann, Oskar Schlemmer ve okulun müzik grubu “The Bauhaus Band”in sabahlara dek tiyatro salonunda piyano ve perküsyon çalarak bütün öğrencileri eğlendirmelerini anlatırken; “Her Pazar sabahı erken saatlerde okulun çatısına bir peygamber gibi çıkıp mükemmel sesiyle tren raylarının diğer tarafında her biri iyi birer Hıristiyan olan Dessau halkını kışkırtırcasına şarkı söyleyen”[12] Türk öğrenciden bahsediyor. Bauhaus Dessau’nun çatısında yüksek ihtimalle ezan okuyan bu isim Seyfi Halil Bey’den başkası olmasa gerek. 

Seyfi Halil Bey, mezun olduktan sonra, Dessau’da bir dönem kaldığı pansiyonun sahibinin kızı Deborah Meiling ile evlenir, ilk çocuğu Almanya’da dünyaya gelir, daha sonra ailesiyle birlikte Türkiye’ye döner.[13] Osmanlı vatandaşı olarak doğan Seyfi Halil Bey, idealist bir mimar olarak yapı kooperatifleri alanında çalışmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ne dönmüştür. Aslında mimar, daha Bauhaus’ta eğitimine başlamadan önce, –yukarıda da bahsi geçen– yapı kooperatifleri üzerine incelemeler yaptığı sırada, 1925 yılında ülkesinde girişimde bulunduğunu aktarır:

 

Ben de 1925’te tamamıyla bu teşkilâtlardan habersiz sevki tabii ile bu teşkilâtlardan kurmaya çalışmıştım. Fakat bir türlü anlatamamıştım. Eğer anlayış görseydim, bizde de Almanlardan bir sene sonra yapı tasarrufu kurulmuş olacaktı. Bu yeni mevzuda Almanlardan sonra biz gelecektik.[14]

 

Seyfi Halil Bey’in 1925 yılında hayalini kurduğu ancak hayata geçiremediği kooperatifçiliğin ülkedeki temelleri, Cumhuriyet’in ilanından 7 yıl önce, 19 Mart 1923 tarihinde yayınlanan “Kooperatif Şirketler Kitapçığı”na dayanıyordu. Bu kitapçıkta kooperatifçiliğin önemi şöyle belirtilmişti:

 

Filhakika yalnız başına sahiplerine faydalı olamayan ufak emlâk ve araziyi ve biriktirilmiş paraları biraraya getirip, büyük işler yapabilecek büyük sermayeler vücuda getirmek demek olan kooperatif şirketleri teşkilâtı, bizim için bugünkü ihtiyacımızı temin edebilecek ve hayatımızı yükseltecek en mühim bir teşkilâttır.[15]

 

Nitekim Uzgören’in aktardığına göre aynı tarihlerde düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nde kooperatifçilikle ilgili ileri sürülen düşüncelerin kaynağı da bu kitapçıktır.[16] Ancak kooperatifçiliğin bir kurum çatısı altında toplanması tüm bunlardan sekiz sene sonra mümkün olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk, dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya kooperatifçiliği bilimsel bir yaklaşımla ele alması, hareketi gerçek temellerine oturtması ve kamu yararına çalışması gereken bir cemiyetin kurulması için talimat verir. Şükrü Kaya, Paris’ten tahsil arkadaşı Alaattin Cemil Topçubaşı ve İstanbul Darülfünun Emini Muammer Raşit Bey (Sevig) ile birlikte 20 Mayıs 1931 tarihinde Türk Kooperatifçilik Cemiyeti’ni kurar. Cemiyet 1933 yılında Ankara’ya nakledilir, ilk genel kurul ise Halkevi’nin toplantı salonunda, İktisat Vekili Celal Bayar’ın başkanlığında, büyük bir kalabalıkla gerçekleştirilir.[17] 1934’te ise Ankara’daki hayat pahalılığı ve herkesin gelirinin bir kısmını kiraya ayırmasına karşılık, mesken sıkıntısını çözmek amacıyla “Ankara Bahçeli Evler Yapı Kooperatifi” kurulur.[18] Ucuz mesken meselesi, ertesi sene Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1935 Tüzüğü’nde de yer alıyor; tüzükte “Yurttaşların yuvalandırılması – Kredifonsinye” maddesi şöyle başlıyordu: 

 

Yurttaşları ev sahibi kılmak prensipini güden partimiz, bugünkü Emlâk Bankasının dar olan kapitalini arttırmayı önemli tutmakla beraber, şimdilik, Bankanın kapitalinden yeni yapılara verilen kısmın yalnız evlere hasrolunması fikrindedir. Banka, bu otrulardan başka mülk ve gelir yapıları için kredi açmaz.[19]

 

Halkı uygun fiyatlı ev sahibi yapmak, Erken Cumhuriyet döneminde yalnızca bir inşa faaliyeti meselesi olmaktan öte, bir ideal haline gelmişti. Türk Kooperatifçilik Cemiyeti Genel Sekreteri Alâettin Cemil Topçubaşı bu ideali şöyle açıklıyordu: 

 

Türkiyede ev bark meselesi!... Türkiyede yapılan bütün inkılâp ve ıslahatın varmak istediği yaşama şeklinin son merhalesidir. Bütün medeniyetler, evleri barklarıyla ölçülüyor!.. Toprak altından çıkardığımız ve o zamanki medeniyeti bize gösteren eserler hep ev ve barka ait eserlerdir. […] Biz Türkler, bu asra uygun bir medeniyet hayatı yaşamağa, yalnız rahat yaşamak için değil, yurdumuzun müdafaası için de mecburuz. […] Demek ki; sıhhi ve ucuz ev meselesi ferdlerin rahatlığı meselesi olduğu kadar da bütün bir millet meselesidir. […] Memleketimiz ise ev bark bakımından en geri kalmış bir memlekettir. Asırlarca süren cehalet, dünya işlerinin ahret işleri ile karıştırılması, dünyanın en güzel memleketini dünyanın en geri, en harap memleketi haline getirmiştir.[20]

 

Topçubaşı’na göre, “Yapı Kooperatifleri yalnız mahalle veya bir şehir meselesi değil, bütün Türkiyenin ve yeni Türk medeniyetinin bir meselesidir. Yapı Kooperatifleri, Parti programındaki ‘Her Türkü bir ev sahibi yapmak’ gayesini güder”. 

Alâettin Cemil Topçubaşı’nın bahsi geçen yazısının yayınlandığı 1936 yılının Mart ayında, Haber gazetesinde, “Halk Partisinin Umdelerinden Biri: Her Türk Bir Ev Sahibi Olmalı" başlıklı bir yazı yayınlanır. Yazıyı kaleme alan, artık Türkiye’ye dönmüş, burada çalışmalarına başlamış mimar Seyfi Halil Bey’dir; yazının başlığında, CHP 1935 Tüzüğü’nde yer alan “Emlak Kredi Bankası, apartman yapanlara değil, ev yaptıranlara borç verecek” ibaresi de yer alır.[21] Aynı yılın Haziran ayında ise Seyfi Halil Bey, Eminönü Halkevi’nde “Her Türk Ailesi Bir Ev Sahibi” mevzulu bir konferans verir.[22] Buradan yola çıkarak Seyfi Halil Bey’in ülkeye döner dönmez yapı kooperatifleri alanında çalışmalarına başladığını söylemek mümkün. Bu noktada bir detaya dikkat çekmekte yarar var: Türkiye Kooperatifçilik Cemiyeti kurucu üyelerinden Nusret Namık Uzgören, 1926-1927 yıllarında Almanya, Dessau’da bulunan Junkers Fabrikası’nda inceleme amaçlı görevde bulunmuştur;[23] tarihler, Seyfi Halil Bey’in aynı şehirde bulunan Bauhaus’ta öğrencilik yıllarına denk gelmektedir; bu nedenle daha sonra aynı Cemiyet’in çatısı altında çalışacak bu iki kişinin Dessau’dan tanışık olma ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. 

1937 yılına gelindiğinde “Ortakların ev ihtiyacını mutedil fiyatlarla peşinen veya uzun vadelerle mukassatan temin ve mevcut binalarını tadil ve tamir eylemek maksadıyla” merkezi İstanbul’da bulunan Mahdut Mesuliyetli Halk Yapı Kooperatifi kurulur.[24] Aynı yıl 27 Mart 1937 tarihinde Türkiye Kooperatifçilik Cemiyeti’nin Ankara’da düzenlenen yedinci kongresinde ise Seyfi Halil Bey’i İstanbul Halk Yapı Kooperatifi Murahhası olarak görürüz.[25]

 

“Kooperatifçilik kongresine reis seçilen ziraat siyasi müsteşarı Bay Ali Rıza Erten (karşıda görünen İstanbul halk yapı kooperatifi murahhası mimar Seyfi Halil”. Kaynak; Karınca, Mayıs 1937, s. 18.

 

1937 yılının Mart ayından bir habere göre ise, “İstanbul’da kurulmuş ve 200 ortağı bulunan Halk Yapı Kooperatifi; bu yıl İstanbuldaki ortaklarının ev ihtiyaçlarını sağladıktan sonra, merkezini Ankara’ya nakle karar vermiştir. Kooperatifin idare meclisi reisi mimar B. Seyfi, Ankaranın kooperatifin faaliyeti için daha elverişli bir yer olduğunu tespit etmiş ve nizamnamede imkân olduğundan İstanbulun şube olarak kalması, merkezin Ankarada bulunmasını muvafık görmüştür.” Aynı haberde kooperatifin programı şöyle aktarılır: 

 

Yeni kooperatif, grup ve mahalleler halinde inşaat yapmakla beraber arsası olan ve ev yaptırtmak için parası bulunmayanlara da yardım edecektir. Kooperatif ortakları için 1000 liradan başlayan ve 3500 lirada nihayet bulan 6 grup ev tipi tesbit etmiştir. Bu gruplar, 1000, 1500, 2000, 2500, 3000, 3500 liralıktır. Müddetler, ortağın kazancına, elinde mevcud paraya ve diğer vaziyetlerine göre 5 seneden 15 seneye kadar değişmektedir. Ortaklar, istediği ev tipini beğenip inşa işi bitinceye kadar ayrı, ve ev sahibi olup parayı tamamen ödeyinceye kadar ayrı miktarlarda para verecektir. […] Herhangi bir vatandaş, kendi elinde mevcud parasını, kazancını, her ay ödeyebileceği parayı, ailesinin sayısını ve istediği ev tipini kooperatife bildirdiği zaman, kooperatif bu talebin kendi hazırlamış olduğu grupların hangisine uyduğunu tetkik edecek ve o zaman ortağın istediği ev tipi meydana çıkmış olacaktır.[26]

 

Soyadı kanununun ardından Seyfi Halil Bey’in ailesi “Aşuroğlu” soyadını alır, bu tarihten itibaren mimarın ismi kaynaklarda Seyfi Aşuroğlu olarak geçer. Aşuroğlu, 1930’lu yılların sonunda taşınıncaya kadar “Arnavutköy Tramvay Caddesi, No. 99” adresindeki ofisinden çalışmalarını sürdürüyor ve dönemin ihtiyaca göre kredi veren kurumu İstanbul Emniyet Sandığı’na “on iki adet beşibirlik” yani 455 lira 66 kuruş borçlu görünüyordu.[27] Bu borç, yüksek ihtimalle listede mesleğiyle birlikte adı geçtiğinden, Emniyet Sandığı’ndan inşa ettiği kooperatif yapılarıyla ilintili bir borçtu. Üstelik devamında başlayan savaş, taraf olmasa dahi ülkeyi ekonomik sıkıntıya sokmuş ve yapı faaliyetleri savaş döneminde epey yavaşlamıştı. 

Savaşın bittiği sene, mimarın adını yapı kooperatifi yerine bir dernek haberinde görüyoruz; 1945 yılında “Türk belediyeciliği ve şehirciliği ve mahalli idarelerinin ilerlemesine yardım edecek ilmi tetkikler yapmak ve dünya belediyeciliğini takip edip haberleşmek ve neşriyat yapmak üzere” kurulan Türk Belediyecilik Derneği’nin ilk âzâları arasında Aşuroğlu da vardır.[28]

1947’de “Merkezi İstanbul olmak üzere Hudutlu Sorumlu Yuva Yapı Kooperatifi” kurulur.[29] Bu kooperatifin başkanı Aşuroğlu’dur; mimar bu tarihlerde aynı zamanda “İnşaatçılar Küçük Sanat Kooperatifi”nin de başkanıdır. Vâ-Nû mahlasıyla bilinen Vâlâ Nureddin’in (1901-1967) kendisiyle yaptığı röportajda Aşuroğlu’nun aktardığına göre Yuva Yapı Kooperatifi’nin çalışma prensibi şöyledir: 

 

Evi olmayan ortaklara, bina bedelinin yüzde 40’ını peşin vermeleri şartıyla; evi olanlar ise, yüzde 60’ını yine peşin vermeleri şartıyla evleri derhal yapılır. Bu %40’ı veya 60’ı peşin temin edemeyen ortaklar, –İngiltere ve Amerika’da büyük muvaffakiyetlerle tatbik edilen– ‘Kollektif para biriktirme’ sistemiyle ev sahibi olurlar. Ve bu şekilde, ayda ancak 635 kuruş verebilen bir yurttaşın önünde de ev sahibi olmak imkânı açılır.[30]

 

Aşuroğlu, 1930’lu yıllarda “Her Türk ailesini bir ev sahibi yapmak” idealiyle başladığı yapı kooperatifçiliğini 1950’lerde de sürdürür. Bu esnada ülke 1946 yılında çok partili seçim sistemine geçmiş, 1950 yılında ise Demokrat Parti seçimleri kazanmıştır. Aşuroğlu, 1950 genel seçimlerinde bağımsız adaylar listesindedir, ancak seçilemez.[31]

Seçimlerden sonra Seyfi Aşuroğlu, İstanbul Yuva Yapı Kooperatifi başkanı olarak görevini sürdürmeye devam ediyor; hatta kooperatif kurucularından İstanbul Milletvekili Ali Rıza Arı ile Ankara’da bir şube açmak için toplantılar yapıyordu.[32] Aynı yılın Nisan ayında, Aşuroğlu’nun vereceği bir konferansın haberi, bundan tam 14 sene önce Eminönü Halkevi’nde verdiği konferans haberine benzerliğiyle dikkat çeker: 

 

Uzun seneler Almanya’da yapı kooperatifleri tasarruf sandıklarında çalışan ve bütün dünya yapı kooperatif sistemlerini etüd ederek, dolayısıyla yurdumuzda mesken davasının halli yolunda çalışmalarıyla tanınan kooperatifimizin başkanı Y. Mimar Seyfi Aşuroğlu 11 Nisan 950 Salı günü saat 17:30’da Ankara Halkevi’nde bir konferans verecektir. Ucuz arsa sahiplerini ve az para ile mesken sahibi olmak isteyen diğer vatandaşları alakalandıran bu konferansa herkes gelebilir.[33]

 

Bu tarihlere doğru, ülkede sendikalaşmanın da önü açılmış, 1946 tarihli Cemiyetler Kanunu ile işçiler sendika kurma hakkını kazanmışlardı; 1947 yılında 5018 sayılı İşçi Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkındaki Kanun yürürlüğe girmiş, ertesi sene ise sayısı artan pek çok sendikaya İstanbul İşçi Sendikaları Birliği de dahil olmuştu.[34] 1950 yılında ise Seyfi Aşuroğlu’nun da kurucu üyelerinden olduğu İşçi Sendikaları Birliği Yapı Kooperatifi kurulmuş ve faaliyetlerine başlamıştı. 

Bu dönemden itibaren yapı kooperatifleri ve inşaatları hız kazanır zira 1930’lu yıllardan beri üzerinde çalışılmasına rağmen halkı sıhhi, temiz ve uygun fiyatlı ev sahibi yapma ideali hâlâ gerçekleşememiştir. Savaş döneminde Türkiye’ye yerleşen Alman sosyolog ve iktisatçı Gerhard Kessler, 1949 yılında Arkitekt’te yayınladığı bir raporla mesken buhranını tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyordu: İstanbul’da zengin zümrenin hem yazlık hem kışlık evleri varken, düşük gelirli sınıfın mesken sorunu çözülememişti; Kessler’e göre bu bir içtimai vicdan meselesiydi ve son on yılda artan bu konut sıkıntısı, arazilere bir gecede derme çatma inşa edilen gecekonduları da beraberinde getiriyordu. Kessler, raporunda 1942’den beri inşaat faaliyetlerinin duraklamasını ise savaş döneminde kâğıt para enflasyonunun artışına ve eşya fiyatlarının 4-5 misline çıkmasına rağmen, kiraların kontrol edilerek savaş öncesi fiyatlarında sabitlenmiş olmasıyla açıklıyordu. Bu durum, enflasyona rağmen kiraların ucuz kalmasına sebep olmuş, bu koşullar altında maliyeti yüksek inşaatlar yapmak kâr getirmez olmuştu.[35] Kessler, sunduğu tüm çözüm önerileriyle birlikte, yapı kooperatiflerinin bunca zamandır İstanbul’da faaliyet göstermediğini ekliyor, mesken sıkıntısına çözüm bulmak için belediyeyi göreve çağırıyordu.[36]

Kessler’in raporundan bir sene sonra 1950 yılında kabul edilen 5656 sayılı Belediye Kanunu’yla birlikte belediyelerin mesken yapma, lüzum gördükleri takdirde bu meskenleri kiraya verme veya satışını yapmalarının önü açılmış oldu. 1951 tarihli bir Akşam gazetesi anketine verdiği cevaplardan, Seyfi Aşuroğlu’nun bu gelişmeyi onaylamadığını görüyoruz; ona göre işin pratik yolu belediyenin vatandaşa arsa sağlamasıdır; Ankara ve İzmir belediyeleri bunu sağlamışlardır, ancak İstanbul belediyesi inşaatla meşgul olarak mesken sorununun uzamasına neden olmaktadır. Emlak ve Kredi Bankası’nın da inşaatla meşgul olması doğru değildir, Avrupa’da banka ve belediyeler doğrudan inşaatla uğraşmaktan menedilmişlerdir; “Mesken davası devlet eliyle değil, devletin müzaheretiyle sigortalar ve halkın kuracağı yapı tasarruf sandıkları sistemindeki yapı kooperatifleri ile temin edilebilir.”[37]

1950’li yıllar Aşuroğlu ve İşçi Sendikaları Birliği Yapı Kooperatifi açısından faal geçer. Kooperatif, İşçi Sigortaları Kurumu tarafından Yenibahçe’de satın alınan 45 bin metrekarelik arsada işçi mahallesi inşa etmeye başlar,[38] aynı yılın Kasım ayında Mecidiyeköy’de aldığı iki arsaya bir yenisini ekler ve bu arsaya 78 ev yapılacağını, yakında Paşabahçe ve Bakırköy’deki arsaların kooperatif namına tapuda tescilinin yapılacağını duyurur.[39] Kooperatif 1953 yılı Mart ayı sonunda Mecidiyeköy’de 12 işçi evinin temelini atmak için hazırlıklara başlamış, bu esnada Aşuroğlu kredi temini ve gerekli görüşmeler için Ankara’ya gitmiştir; bu evlerin inşaatı devam ederken Paşabahçe ve Üsküdar’da yapılacak evlerin inşaatına da başlanacaktır.[40] 1953 Temmuz’unda ise Paşabahçe’de inşa edilecek 84 işçi evinin temelinin atılacağı, Levent ve Şifa havuzu semtlerinde de işçi evleri inşa edileceği duyurulur.[41]

 

 

Seyfi Aşuroğlu'nun 18 Mart 1951 tarihli Akşam gazetesi röportajında yayınlanan fotoğrafı. 

Kaynak: İBB Atatürk Kitaplığı.

 

1954 yılında ise Seyfi Aşuroğlu’nın ismine yeni kurulacak Mesken Kredi Bankası teşebbüsünde rastlarız; zira artan yapı kooperatifi sayısı ve belediyenin bu kooperatiflere verdiği arsalar için koyduğu bir sene içerisinde inşaata başlanması şartı maddi zorlukları beraberinde getirmiştir. Bu nedenle Emlak Kredi Bankası’nın açtığı krediler haricinde ara krediler açmak ve mesken davasının durumuna ait teşebbüslerde bulunmak üzere bankanın kurulması için adım atılmışsa da bu teşebbüsle ilgili daha sonra başka habere rastlanmamaktadır.[42]

Seyfi Aşuroğlu, 1956 senesinde yapı kooperatifçiliği alanındaki gelişmeleri tetkik etmek üzere seyahate çıkar ve 30 sene önce eğitim gördüğü Almanya’ya gider. Buradaki izlenimlerini mektup yazarak o dönem Gece Postası gazetesinde “İş ve İşçi Âlemi” köşesinde yazılar yazan gazeteci ve sendikacı Kemal Sülker’e (1919-1995) gönderir. Bu mektuplardan birinde “Çalışmalarımı daima Türk işçilerinin yararına harcadım. [...] bilhassa az ücretli işçilerin ne suretle ev sahibi olabileceklerini tetkik etmekteyim. Almanlarla birlikte yurdumuzda yapı sanayiinin kurulmasına da çalışacağım,”[43]diyen Aşuroğlu, Almanya’nın en büyük yapı tasarruf sandığı Bausparkasse G.D.F Wüstenrot’u ziyaret eder,[44] Almanlarla birlikte yapı sanayii kurma düşüncesiyle De Wit Janssen boya fabrikasını ziyaret eder ve bu boyaların işçi evlerinde mutfak ve banyolarda maliyeti yükseltmesi nedeniyle kullanılamayan fayansların yerine kullanılabileceğini aktarır. Aynı mektupta Bonn şehrine geçip Bondesministerium Für Wohnungsbau’da (İskân Vekâleti) tetkiklerde bulunduktan sonra Alman Yapı Tasarruf Sandıkları Birliği ile irtibata geçeceğini, Lüdwigsburg’daki Wüstenrot, yani Yapı Tasarruf Sandığı’nın merkezini ziyaret edeceğini belirtir. Aşuroğlu’nun gezisindeki duraklardan biri de Ulm kentinde “vaktile tahsil etmiş olduğu mektebin sitesinde geçen sene açılmış olan dünyada bir tane olarak yeni sistem üzerine kurulmuş mektep”tir.[45] Aşuroğlu’nun bahsettiği, 1953 yılında kurulan, sanat, zanaat ve teknolojiyi biraraya getiren Hochschule für Gestaltung Ulm’dur. Bu okulun sanat ve tasarım üzerindeki etkisi en az Bauhaus kadar önemlidir ve zaten bir dönemki rektörü Max Bill de eski bir Bauhaus öğrencisidir. 

Aşuroğlu, Almanya ziyaretinde Alman Yapı Tasarruf Sandıkları Birliği Hukuk Müşaviri Dr. Lehmann ile görüşür ve 1957 yılında Stuttgart’ta düzenlenecek Yapı Tasarruf Sandıkları Birliği Kongresi’ne davet edilir. Görüşmelerinin ardından Dr. Lehmann, Aşuroğlu’na her üç yılda bir düzenlenen kongrenin 1960 tarihlisinin İstanbul’da yapılmasını savunacağını belirtir.[46] Lehmann’ın Stuttgart davetine Aşuroğlu’nun Türkiye’yi temsilen Cemal Sarıkadıoğlu ile birlikte katılacağı dönemin basınına yansır.[47] Ancak kongrenin İstanbul’da düzenlenmesi yüksek ihtimalle 1960 İhtilali nedeniyle ertelenmiş olmalıdır. Organizasyon ancak 1967 yılında İstanbul’da gerçekleştirilir, açılışını Süleyman Demirel’in yaptığı kongre İTÜ Maçka Maden Fakültesi’nde düzenlenir ve 20 kadar ülkenin delegeleri katılır.[48]

 

 

Seyfi-Deborah Aşuroğlu çifti, 1960’lı yılların sonları, Esentepe. İdil Türel Arşivi.

 

Aşuroğlu’nun Almanya ve Avusturya’daki incelemelerinden sonra kooperatif hız kesmeden çalışmaya devam eder. 1958 yılının Nisan ayında Üsküdar Selâmi Ali Mahallesi Mezarlık Sokak’ta kooperatif ortaklığına ait 56 adet aynı tip iki katlı kagir binanın anahtar teslimi Arpaemini’ndeki merkez ofisinde eksiltme yöntemiyle yapılır.[49] Kooperatif aynı sene Bakırköy Dikilitaş Yücetarla’da hastane karşısında inşa edilecek iki katlı on beş ve üç katlı on yedi apartmanın anahtar teslimi ihalesini duyurur.[50] 1961 yılına gelindiğinde ise kooperatif Kadıköy, Koşuyolu Mecidiye Mahallesi’nde inşa edilecek tek katlı 25 bina inşa edeceğini bildirir[51] ki yüksek ihtimalle bunlar, günümüzde bir kısmı hâlâ mevcut olan ve Koşuyolu’nun en karakteristik görünümünü oluşturan müstakil evlerdir.

Seyfi Aşuroğlu’nun gençlik yıllarından beri üzerinde düşündüğü, hayalini kurduğu “her Türk ailesini bir ev sahibi yapma” ideali dilediği ölçüde gerçekleşti mi bunu bilmek mümkün değil; ancak takip edebildiğimiz haberlerden özellikle 1950 sonrası imar faaliyetlerinin büyük hız kazandığını söylemek mümkün. 

Seyfi Aşuroğlu 1969 yılında 67 yaşında hayata veda etti. Torunu İdil Türel’in anlatımıyla, dedesi Seyfi Aşuroğlu, “Ofisinde ve evinde sürekli çalışan, içtiği Gelincik sigarası paketlerinin üzerinde bile hesap üzerine hesap yapan, kimi zaman senetlerini ödeyemeyen işçilerin borcunu dahi kendi cebinden ödeyen, onları ev sahibi yapabilmek uğruna zarar etmeyi göze alan idealist, işkolik bir mimardı, vefatına kadar da hep çalışmaya devam etti”.

 

 



[1] Halil Nedim Aşuroğlu, İstanbul Polis Müdüriyet-i Umûmisi Müdürü: İstanbul’da İbrahim-Fatma Firdevs çiftinin oğlu olarak 1881 yılında dünyaya geldi. 1895 yılında 311-87 sicil numarasıyla Harbiye’den mezun oldu. Ordunun çeşitli kademelerinde çalıştıktan sonra 7. Fırka Kumandanı vazifesinde ve miralay rütbesinde iken 23 Mayıs 1917’de tekaüde ayrıldı. Hacer Fevziye Hanım ile hayatını birleştiren Halil Nedim Aşuroğlu’nun bu evlilikten iki erkek iki kız olmak üzere dört çocuğu oldu. 9 Nisan 1945’te İstanbul Teşvikiye Caddesi’nde ikamet etmekteyken rahmetli oldu.  Kaynak; Halil Nedim Aşuroğlu, Emanuel Karasu’yu Nasıl Yakaladım: İttihat ve Terakki’den Mütareke’ye Bir Polis Müdürünün Hatıraları, İsmail Dervişoğlu (Yay. Haz), Derin Tarih, İstanbul, 2014. (Bu kitap Halil Nedim Aşuroğlu’nun 17 Mayıs-10 Haziran 1939 tarihleri arasında Yeni Sabah Gazetesi’nde yirmi beş tefrika olarak yayımlanan hatıralarından oluşmaktadır.)

[2] Seyfi Aşuroğlu’nun torunu İdil Türel ile 25.03.2023 tarihli görüşme. 

[3] Documents. the bauhaus in dessau. lesson plan, s. 2, https://artsandculture.google.com/asset/the-bauhaus-in-dessau-lesson-plan-page-2-unknown-design-bauhaus-dessau-printing-press-made/6QGsjEzHqZ82Bw?childAssetId=XwHr-uP_OKjQLA

[4] Kemal Sülker, “Mesken Davası ve Almanya”, Gece Postası, 4 Kasım 1956, s. 4. Sülker bu köşede Seyfi Aşuroğlu’nun kendisine Almanya’dan yolladığı mektuplarına yer vermiştir. 

[5] “Halil Bey, Seifi Naki”, Research Centre for Biographies of Former Bauhaus Members (BeBA), Halil Bey, Seifi Naki (bauhaus.community)

[6] Michael Siebenbrodt & Lutz Schöbe, Bauhaus 1919-1933 Weimar-Dessau-Berlin, Parkstone International, New York, 2009, s. 41. 

[7] “Halil Bey, Seifi Naki”, Research Centre for Biographies of Former Bauhaus Members (BeBA)

[8] Consemüller, Bunzel ve Sharon sırayla 4,5 ve 6 numaralı diplomalarla mezun olmuşlardır ve her üç diplomanın da tarihi 27.11.1929’dur. Bkz. C.I Bauer, Architekturstudentinnen in der Weimarer Republik: Bauhaus und Tessenow Schülerinnen, Doktora Tezi, Universität Kassel, 2003, s. 72. 

[9] Bauhaus Lectures Notebook I – 1927, Bauhaus Lectures Notebook I - 1927 - ariehsharon

[10] Michael Siebenbrodt & Lutz Schöbe, Bauhaus 1919-1933 Weimar-Dessau-Berlin, s. 198. 

[11] A.g.e., s. 198. 

[12] Bogner, D. ‘Erinnerungen an Oskar Schlemmer und das Bauhaus’ in E. Louis (ed.) Oskar Schlemmer Tanz Theater Bühne, Viyana: Ritter Verlag, 1997, s. 18’den aktaran Melissa Trimingham, The Theatre of the Bauhaus: The Modern and Postmodern Stage of Oskar Schlemmer, Routledge Advances in Theatre and Performance Studies, New York, 2011, s. 127.

[13] Seyfi Aşuroğlu’nun torunu İdil Türel ile 25.03.2023 tarihli görüşme.

[14] Kemal Sülker, “Almanyada Yapı Tasarruf Sandıkları”, Gece Postası, 26 Kasım 1956, s. 4. 

[15] Nusret Uzgören, Atatürk, Kooperatifçilik ve Türk Kooperatifçilik Kurumu, Türk Kooperatifçilik Kurumu Yayınları, Ankara, 1983, s. 25-26. 

[16] A.g.e., s. 27. 

[17] A.g.e., s. 27-29.

[18] Nusret Uzgören, Tanınmış Kooperatifçimiz Nusret Uzgören Diyor ki, Türk Kooperatifçilik Kurumu, Ankara, 1955, s. 116.

[19] CHP Parti Programı, Ulus Basımevi, Ankara, 1935, s. 15. 

[20] Alâettin Cemil Topçubaşı, “Türkiyede Ev Bark Meselesi – Yapı Kooperatifleri ve Ucuz Ev”, Karınca Dergisi, Türk Kooperatifçilik Cemiyeti, Ankara, Mart 1936, s. 4-5.

[21] Mimar Seyfi Halil, “Halk Partisinin Umdelerinden Biri: Her Türk Bir Ev Sahibi Olmalı”, Haber, 29 Mart 1936, s. 1-2. 

[22] Anonim, “Halkevinde Konferans”, Son Posta, 13 Haziran 1936, s. 4. 

[23] Nusret Uzgören, Atatürk, Kooperatifçilik ve Türk Kooperatifçilik Kurumu, s. 109. 

[24] “Merkezi İstanbul’da bulunan Mahdud Mesuliyetli Halk Yapı Kooperatif Şirketi Esas Sözleşmesi’nin Tasdiki”, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30-18-1-2, 71-5-5, 22.01.1937.

[25] Anonim, “Türkiye Kooperatifçilik Cemiyeti’nin Yedinci Yıllık Kongresi, Karınca Dergisi, Türk Kooperatifçilik Cemiyeti, Ankara, Mayıs 1937, s. 18. 

[26] Anonim, “Yeni Bir Yapı Kooperatifi İstanbul Halk Yapı Kooperatifi De Ankara’ya Naklediliyor”, Ulus, 31.03.1937, s. 2. 

[27] Anonim, “İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden: (İkametgâhlarını değiştirmiş olan borçlulara), Son Kanun, 7 Birincikanun 1939, s. 4.

[28] Anonim, “Türk Belediyecilik Derneği Kuruldu”, Ulus, 21 Temmuz 1945, s. 5.

[29] “Merkezi İstanbul olmak üzere Hudutlu Sorumlu Yuva Yapı Kooperatifi’nin kurulması.” Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30-18-1-2, 114-64-13, 26.09.1947

[30] Vâ-Nû, “Akşamdan Akşama – Yapı Kooperatilerine Dair”, Akşam, 30.03.1949, s. 3.

[31] Anonim, “Partilerin Dünkü Toplantıları”, Cumhuriyet, 29.04.1950, s. 3. 

[32] Anonim, “Yapı Kooperatifleri Artıyor”, Zafer, 20.01.1950, s. 2. 

[33] Anonim, “Konferans – Konu: Ucuz arsa ve mesken”, Zafer, 11.04.1950, s. 2. 

[35] Bu durum, Seyfi Aşuroğlu’nun da kuruluşlarından itibaren dahil olduğu Halk Yapı, Yuva Yapı gibi kooperatiflerin özellikle 1940’lı yıllardan itibaren imar faaliyetlerine dair veri eksikliğini açıklar. 

[39] Anonim, “İşçi Sendikaları Birliği Yapı Kooperatifinin Faaliyeti”, Milliyet, 30.11.1952, s. 2. 

[43] Kemal Sülker, “Mesken Davası ve Almanya”, Gece Postası, 04.11.1956, s. 4.

[45] Kemal Sülker, “Almanyada Yapı Tasarruf Sandıkları”, Gece Postası, 26.11.1956, s. 4. 

[46] Kemal Sülker, “İskân Vekâleti Zarureti”, Gece Postası, 18.12.1956, s. 4. 

skopdergi 23